
Biliyoruz ki insanlık bugüne kadar birçok zorlu dönemeç noktasından geçti. Sınıflı toplumlar tarih sahnesine çıktığından beri, ezilenlerin sömürüden kurtulma mücadelesi hep var oldu, var olmaya da devam ediyor. Zalimlerin düzenine karşı ezilenlerin ve sömürülenlerin safında yer alan edebiyatçılar, sanatçılar, ozanlar oldu, olmaya da devam ediyor. Nice sanatçılar, edebiyatçılar yetiştirdi bu her dalı yemiş dolu, mücadele dolu topraklar. Bizler de UİD-DER’li gençler olarak bu mücadeleye adanmış yaşamları tanımak ve onların izini sürmek adına duygularımızı paylaşmak istedik.
Bize yanlış tanıtılan Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali ve Hasan Hüseyin Korkmazgil gibi şairler, yazarlar, edebiyatçılar hayatları boyunca ezilenlerin, işçinin ve emekçinin yanında olmuştur. Onların duygularını kaleme almıştır ve en önemlisi önlerine set çekildiği, susturuldukları anlarda onlara sonsuz ümit aşılamıştır. Hayatları boyunca her daim mücadele yolunda sırt sırta vermiş olmaları da şüphesiz yaptıkları seçimler doğrultusundadır. Nâzım Hikmet ve Hasan Hüseyin’in de yolları işte bu noktada kesişmiştir.
Nâzım Hikmet varlıklı bir aileden geliyordu. İstediği müddetçe rahat bir yaşam sürebilir, dünyanın tüm zorluklarından ve sınıf mücadelesinden uzakta sanatını yapabilirdi. Fakat o hiçbir zaman işçi sınıfının sömürülmesine gözlerini yummadı. Tercih ettiği mücadele yolunda işçi sınıfının sesi oldu. Yazdığı şiirler sebebiyle yıllarca hapis yattı, sürgün hayatı yaşadı. Birçok şiirini de zor koşullar altında kaleme aldı. Nâzım Hikmet, umudunu kaybetmedi ve emekçilerin de kaybetmemelerini istedi. Birlikte hapis yattığı birçok insana düşüncelerini aktardı, aşıladı ve asla mücadeleden vazgeçmedi. Gelecek umudunu şu dizelerle ifade etti:
…ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakarak yıldızlara bakarak: - “Yaşamak ne güzel şey!” diyecekler; bir insan gözü gibi derin bir salkım üzüm gibi serin bir ferah bir rahat bir işitilmemiş şarkı söyliyecekler... Hiçbir ağaç böyle harikulâde bir yemiş vermemiş olacaktır Ve en vadedici bir yaz gecesi bile böyle sesler böyle inanılmaz renklerle sabaha ermemiş olacaktır. Topraktan ateşten ve denizden doğanların en mükemmeli doğacak bizden...
Hasan Hüseyin Korkmazgil de mücadelenin ozanlarındandır. Kendisi yoksul bir aileden geliyordu. Çok küçük yaştan itibaren bu sömürü düzeninin doğurduğu sonuçlara şahit olmuştu. Ekmek kavgası erken başlamıştı onun için. O da tıpkı Nâzım Hikmet gibi bu mücadeleye gönül vermiştir, ezilenlerin yanında olmuştur. Birçok şiirinde işçi sınıfının sorunlarını dile getirdiği için yine Nâzım Hikmet gibi hapis yatmıştır. Daha da ötesi o zamanlarda direnişe çıkan Kavel Kablo işçilerinin mücadelesine destek vermiş, “Kavel” adlı şiirini kaleme almıştır. İki farklı hayatın mücadele ruhuyla nasıl aynı yolda yürüdüklerine ve bize ışık tuttuklarına şahit oluyoruz. Onlar, yeteneklerini para pul, şan şöhret için değil, dört bir yandan sömürülen işçi sınıfının haklı mücadelesi için kullanmışlardır. Biz UİD-DER’li gençler, onların şiirleri, düşünceleri ve mücadele duygularıyla kuşanıp nerede yer almamız gerektiğini biliyoruz. İşte tam burada, UİD-DER’de mücadelemizi büyütüyoruz.