Geçenlerde eve dönmek için dolmuşa bindim, dolmuş hakikaten dolmuş durumdaydı. Dolmuşta iki kişinin kendi aralarında yaptıkları sohbete kulak misafiri oldum. Diş hekimi bu iki insan bir birilerine “müşteri nasıl kazıklanır” taktiğini veriyordu. “Bak şimdi, hasta sana diş ağrısı için geldi, sen hastanın ağrısını dindirip göndermeyeceksin. Hastaya ‘dişlerinizde çürük var bir an önce dolgu yapmalıyız yoksa diş etleriniz kötüye gidecek’ diyeceksin. Ya da diyelim dolguyu yaptın ‘dişerinizde tartar var temizlememiz gerekli’ diyeceksin. Yoksa nasıl ciro yapacağız? Cironun düşük olmaması için hastayı sürekli gelmesi için bağlamalısın. Ben geçen gün dokuz dolgu iki temizleme yaptım. Hasta her geldiğinde para bırakıyor. Öyle yapacaksın ki hasta gidip gelsin.” Bir ara döndüm baktım, güldüm, onlarda güldü. Sonra sessiz konuşmaya başladılar.
Özel ve devlet hastaneleri hastalara müşteri ve yolunacak kaz gözüyle bakıyorlar. Ciroların yükselmesi için doktorlar bu işe kafa yoruyor, hastaların hastaneden ayaklarının kesilmemesini sağlıyorlar. Örneğin burnunuzda nefes almanızı engelleyen bir probleminiz varsa, doktor burnunuzla ilgili o kadar hastalık sıralıyor ki sanki ameliyat olmasanız o anda öleceksiniz gibi bir algı yaratıyor. Kapitalizmde her şeye kâr amaçlı bakıldığı için, insanın ihtiyaçları geri planda geliyor. Hastanelerde güya tedavi ediliyoruz ama bu arada ilaç tekelleri para kırıyor! Bu nasıl olabiliyor? Yediğimiz gıdaların içinde zararlı kimyasallar var. Keza hijyen ürünlerin içinde de… Diş macunu zamanla dişleri tahriş ediyor. Adres diş hekimi! Saç şampuanları kepek dökeceğine saçları döküyor. Böylece pahalı şampuanlar almak zorunda kalıyoruz. Yani kapitalizmde öyle bir döngü var ki, bu sistem varlığını sürdürdüğü müddetçe sağlıklı yaşamak diye bir şey söz konusu olamaz!