Bir lise öğrencisi: Bir öğrenci olarak az çok tahmin edeceğiniz masraflarım var, ancak aynı masrafları karşılamak için artık daha fazla para gerekiyor. Ailem ve ben okul masraflarının pahalılığından şikâyetçiyiz. Örneğin benim okulum devlet okulu olmasına rağmen, bir sürü şey için para istiyorlar, sınav parası, kâğıt parası, kitap parası, kayıt parası. Mesela geçen sene kayıt için 200 lira istemişlerdi, bu seneki ulaşım ve yemek giderlerim 360 lira. Bir de devlet okullarında eğitimin ücretsiz olduğunu söylerler.
Bir üniversite öğrencisi: Ekonomik durumdan çok muzdaribim. Bu yıl ayrı bir eve çıktım ve bu masraflarla ailem tek başına baş edemediği için kendim ek işler yapmak zorunda kalıyorum. Ancak çoğu durumda iş bulamıyorum, bulduğum işlerde de öğrenci olduğum için düşük ücrete çalıştırılıyorum. Ayrıca öğrenci evimde yeterince iyi beslenemiyoruz, sürekli makarna pilav gibi maliyeti ucuz şeyler yiyoruz. Öğrencilere sağlanan kredilerin geri dönecek olması bizi daha da karamsarlaştırıyor. Firmalara sağlanan kredi afları vergi indirimleri neden öğrencilere de sağlanmıyor? Ayrıca ekonomik krizle beraber alım gücümüz düştü, maaşlar eriyor, fiyatlar artıyor. Sosyal olarak yapacağımız aktivitelere dahi katılamıyoruz. Bu nedenle ruhsal olarak da düzgün bir yapıda kalamıyoruz. Bu çıkmazdan nasıl çıkarız diye düşünmek tek başına yetmiyor. Kemer sıkma politikalarının durdurulması için örgütlü bir şekilde mücadele etmeliyiz.
Elektronik firmasında çalışan bir işçi: İşyerinde tamir bölümünde çalışıyorum ve bu aralar işlerimiz yoğunlaştı. Bulunduğum fabrikada ürün üretiminde sıkıntı olduğu için tamirden çıkan ürünlerin daha çok satıldığı bir dönemdeyiz. Normalde bizimle ilgilenmeyen ustalar “işler ne durumda, ürünlerini tamir edebildin mi?” gibi sürekli sorular soruyor. Normalde işçiyi sormayan patronlar ve yancıları, iş kendi ceplerine geldiğinde işçiyi düşünüyorlar! Ayrıca işyerlerindeki denetimler önceden haber alınarak yapılıyor. Fabrikada çalışma koşulları aslında hiç de insani değil ama denetimler sırasında her şeyin normal görünmesini sağlayabiliyorlar. Bizler örgütlü işçiler olarak çalıştığımız koşulların gerçek halini etrafımıza duyurmalı ve şartlarımızın iyileşmesi için mücadele etmeliyiz.
Sağlık malzemeleri üreten bir firmada çalışan işçi: Herkesin ailesi gibi benim ailem de mevcut ekonomik krizden olumsuz etkilendi. Örneğin kardeşimin okul masraflarını ailem karşılayamadığı durumda kendi kazancımdan vermek zorunda kalıyorum. Ayrıca işyerimde de benzer problemler mevcut. 40-45 yaşlarında insanlar var ve buradan çıkarsak iş bulamayacağız diyerek mecburi olarak çalışıyorlar. Aslında emeklilikte yaşa takılan bu işçilerin problemini birebir fabrikamda yaşıyorum. Çünkü işten atılan, tazminatlarını alamayan bu işçiler, yaşları dolayısıyla emekli olmaları gerekirken olamıyorlar.
Ayakkabı sektöründe çalışan bir işçi: Çalıştığım fabrika başka fabrikalara iş üretiyor. Şu an bu firmaya ürün üretmiyoruz. Bir şubesinde 5 kişi çalışan bu firmada, 1000 şubede 5000 kişi işsizlik korkusu yaşıyor. Buna benzer benim bildiğim bir sürü firma söz konusu ve bu da biz işçiler için işsizlik korkusu, dolayısıyla geçim sıkıntısı, psikolojik sorunlar olarak geri dönüş oluşturuyor. Değinmek istediğim başka bir konu da, arkadaşımız gibi biz de öğrencilik yaptık ancak bizim dönemimizde aldığımız harçlık giderlerimiz için rahatlıkla yetiyordu ve öğrenci masrafları aileleri sarsacak düzeyde değildi.
İnşaat sektöründe çalışan bir işçi: Üniversite hazırlık döneminde dershaneye gidiyordum ancak aynı zamanda çalışıyordum. Masrafları dolayısıyla kazandığım bölüme gidemedim. Daha sonraki sene yine çalıştım ve kazandım sınavı ama bu kez de ailemin ekonomik durumları nedeniyle okuluma gidemedim, çalışmak zorunda kaldım. Yakın dönemde Elazığ’da üniversite okuyan bir arkadaşım bizimle aynı işteydi, belli bir süre çakıştıktan sonra arkadaşımın okula gitmesi gerekti ancak ücretini alamamıştı. Firma sahibi “gidin biz sizin paranızı yatıracağız” dedi ama arkadaşımın parasını vermediler. Ayrıca şantiyede kalan arkadaşlarımız da ücretleri ödenmediği için, çoğu ihtiyacını karşılayamayacak durumda. Aileleri memleketlerinde olan arkadaşlar, kendileri dışında ayrıca ailelerini de düşünmek zorundalar. Günlük ödemelerimizin bize anlatıldığı gibi olmadığını sorgulayınca ve birlik olunca gördüm. Biz işçilerin örgütsüzlüğünden faydalanarak bizleri aşırı bir şekilde sömürüyorlar ama bu gidişatı mücadele ederek durdurabiliriz.
Üniversitede çalışan öğretim görevlisi: Artan ekonomik kriz nedeniyle, bulunduğum kurumda servis aracı sayısını azalttılar. Ve servis saatlerini erkene aldılar. İşçiler bu durumdan memnun değil ama birlik olamadığımız için benzeri uygulamalara devam ediyorlar. Giriş çıkışları kartlı yaptılar, iş yükümüzü arttırdılar. Patronlar ekonomik krizin bedelini işçilerin sırtına yıkmaya çalışıyor. Biz işçiler bu yükü taşımak istemiyoruz. Biz UİD-DER’de haklarımızı öğreniyor ve birlik oluyoruz. Mücadele etmekten başka çaremiz yok.