Çalıştığım işyerinde bir ay önce yeni bir kadın arkadaş işbaşı yaptı. İş görüşmesine geldiğinde müdüre üç yaşında bir çocuğunun olduğunu ve fazla mesaiye kalamayacağını söylemiş. “Çocuğu kreşe verdim eşim de vardiyalı çalışıyor. Bu nedenle mesaiye kalamayacağım. Bir önceki işimden de fazla mesai yüzünden çıktım” demiş. Müdür de kadın arkadaşa rahat olmasını, sıkıntı olmayacağını ve zaten yoğun bir mesaimizin olmadığını söylemiş. Hatta “sorun olmaz, biz seni idare ederiz sen git çalış” demiş. Arkadaş işe başlıyor, aradan bir ay geçiyor. Bakıyor ki durum hiç de müdürün anlattığı gibi değil, ha bire fazla mesai oluyor. Bir akşam ben hasta olduğum için fazla mesaiye kalmadım. Servise bindim kadın arkadaş “geçmiş olsun nasıl oldun?” dedi. Ben de “dinlenemediğim için toparlayamadım” dedim. Servis biraz bekleyince arkadaş “ne zaman hareket edecek?” deyip telefonuna baktı. “Hayırdır ne oldu, bu telaşın nedir?” diye sordum. “Benim üç yaşında bir oğlum var kreş çıkış saatine yetişemeyeceğim diye içim gidiyor. Bir de ustadan izin aldım mesaiye kalmamak için, bana tavır yapıyor. Benim derdim bana yetmiyormuş gibi bir de bunlarla uğraşıyorum” dedi.
Neyse akşam öyle ayrıldık. Sabah oldu daha işbaşı olmadan işçi arkadaşlardan helallik alıyordu. Beni de gördü, “hakkını helal et ben gidiyorum” dedi. Neden diye sordum, “mesai yüzünden, idare etmediler” dedi. İşbaşı olunca baktım herkes çıkan arkadaşı konuşuyor. Usta da kendi kendine konuşarak bana doğru geliyordu. “Gidiyorum dedi gitti, ne yapayım arkasından mı ağlayayım” diye dalga geçer gibi konuşuyordu. Ben de dayanamayıp “hem işe girerken idare ederiz diyorsunuz hem de mesaiye kalmıyor diye işten çıkarıyorsunuz” dedim. Oysaki adı üstünde fazla mesai, biz işçiler bilinçsiz ve örgütsüz olunca fazla mesaiye zorunlu bırakılıyoruz. Örgütsüz olunca patronlar işçilere istedikleri gibi davranıyorlar. Peki biz işçiler bunları mı hak ediyoruz? Nâzım Hikmet şiirinde ne güzel anlatmış;
Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
Bir lokma bile tatmadan
Yoğurursun bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı
Karun etmek hürriyetiyle hürsün
Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
İşler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan değirmenleri,
Büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün
Vicdan hürriyetiyle hürsün