
“Bir gün aptal karga, ağzında peynir ile ağacın dalı üzerinde keyifle tünerken kurnaz tilki aşağıdan seslenir: «Ne güzel sesin var karga kardeş, bize bir şarkı söyle de dinleyelim» diye kargayı kandırır. Pohpohlanan karga durur mu, başlar bülbülleri bile kıskandırırcasına şarkı söylemeye. Tilkinin iki tatlı sözüne inanıp güvenen sersem karga ağzını açar açmaz peyniri düşer yere. Şimdi keyiflenme sırası tilkide. Tilki kardeş peyniri kaptığı gibi kahkahalar ata ata oradan uzaklaşır, karga kardeş de ardından bakakalır.”
Çocukluğumuzdan bu yana dinlediğimiz La Fontain’in “Aptal Karga ve Kurnaz Tilki” hikâyesiyle, karganın “kuş beyinli” bir aptal, tilkininse kurnaz, kıvrak zekâlı olduğuna inandırıldık. Peki, sersemliğiyle, çirkinliğiyle, bet sesiyle bildiğimiz o kargalar gerçekten de bu kadar aptal mı? Bir de Antik Yunan masalcısı Ezop’un hikâyesine kulak verelim: “Susuzluktan bitap düşmüş bir karga, dibinde su olan bir testi bulmuş. Gel gör ki testinin dibindeki suya bir türlü erişememiş. Kara kara düşündükten sonra aklına bir fikir gelmiş. Testiyi küçük çakıl taşlarıyla doldurduğunda su seviyesinin yükseldiğini çözmüş ve durmadan çakıl atarak sonunda suya kavuşmuş.” Ezop’un “Karga ile Testi” masalı yalnızca bir masaldan ibaret değil. Ezop’un da gözlemleyip masallarına konu ettiği üzere, insanlık geçmiş dönemlerden beri kargaların muhteşem zekâsına şahitlik etmiştir. Kargaların, hayvanlar âleminin en zeki türlerinden biri olduğu bir sır değil. Alet kullanma becerileriyle ve karmaşık problemleri çözme yetileriyle tanınan kargalar hiç de söylendiği gibi aptal değil. Tilkiye gelince, La Fontain’in anlatımında bir masal kahramanı olarak karşımıza dikilir fakat bir atasözü der ki; “tilkiden kurnazı yoktur ama pazar onun postuyla doludur!”
Bu gibi masallarla, hırsızlık akıllılık, bin bir alavere dalavere ile çalıp çırpmak kurnazlık, insanlara inanıp güvenmek ise aptallık olarak belletilir. Uyanık olan deveyi havuduyla götürür, gemisini yürüten kaptan olur. Aklını kullanmayan ise ağzı açık bakakalmaya mahkûmdur. Oysa gerçekler böyle midir? Milyonlarca işçi-emekçi uyanık olmayıp, aklını kullanmadığı için mi açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşar? Yoksa akıllılık edip maaşını borsaya, altına, dövize yatıracağı yerde sağda solda çarçur ettiği için mi ay sonunu zor getirir?
Patronlar sınıfı uyanık oldukları ya da çok çalıştıkları için değil işçileri sömürdükleri ve bu düzenin kaptanı oldukları için gemiyi yürütüyorlar. Tüm zenginliği üreten işçi sınıfı, eğer örgütsüz ve sınıf bilincinden yoksunsa aldatılır. Bu düzende patronlar sınıfı, tilkiliğe soyunup örgütsüz işçi ve emekçileri aptal karga yerine koyar. Bin bir türlü alicengiz oyunlarına başvurarak, işçinin ağzındaki iki lokma peynire de göz diker. Meselâ “kıdem tazminatı fona devredildiği zaman bir gün çalışan bile tazminat alabilecek” gibi! “Biz işçimizi düşünüyoruz” yalanına sarılıp, kendi ağızlarıyla itiraf ettikleri gibi, kıdem tazminatını tamamen ortadan kaldırıp, ayaklarındaki prangayı söküp atmak istiyorlar. Kim bilir ne zorluk ve emekle elde edilen bir parça peyniri bile karganın kursağından geçirmeyip midesine indiren tilki, patron ve hükümetlere ilham kaynağı oluyor. İşçinin ödenmemiş ücretinin bir parçası olan ve işçiye anasının ak sütü gibi helal olan kıdem tazminatı, sanki patronların bir armağanıymış gibi sunuluyor. İşçi sınıfının mücadeleyle kazanıp koruduğu kıdem tazminatı hakkında, patronların da bunda hakkı varmış gibi algı yaratılmaya çalışılıyor. Tıpkı masaldaki karga gibi, işçilerin de kaybettiklerinin ardından ağzı açık bakakalmakla yetinmesini bekliyorlar.
İşçilerin bilincini felç etmek isteyen patronlar sınıfı, bu uğurda her türlü yola başvurur. Karga masalı da gösteriyor ki, inanmamızı istedikleri şeyi gerçek sanıp hemen inanmamalıyız. Gerçekler bambaşkadır. Tembel diye bildiğimiz ağustosböceğinden, korkak sandığımız devekuşlarından, aptal olduğunu düşündüğümüz kargalardan bile öğrenecek çok şeyimiz vardır. Örneğin, kargalar arasında inanılmaz bir sosyal ilişki ve dayanışma ruhu olduğunu biliyor muydunuz? Kendi iletişim dilleri bulunan kargalar, zor durumda olan bir diğer karganın yardımına gider, yaralı olduğu veya uçamadığı durumlarda ona zarar verecek başka canlıların yaklaşmasını engellerler. Bizim de karga dostlarımızdan feyz alıp, patronların saldırılarına, yalan ve aldatmacalarına, her türlü hakkımızın gaspına karşı dayanışma ağlarını örüp örgütlü mücadele vermemiz gerekir.