“Tutturmuş bir EYT, erken emeklilik. İskandinav ülkelerinin hepsi bu sistemle battı. Bizim ülkenin başına da bu erken emekliliği dolayanlar bunun bedelini ödediler. … SGK sistemimizin çökmesini istemelerinin tek sebebi kaos ortamından kendilerine siyasi rant devşirme hesabıdır. Biz bunu yapmayacağız. Arkadaşlarıma söylüyorum. Beni bu yola asla teşvik etmeyin. Milletimin zararına olan bir şeye asla yokum. Seçim kaybetsek de yokum. Bütün dünya bizim sistemimizi kendine uyarlamaya çalışıyor, bizdeki bazı köhne zihniyetler sistemi çökertmek için hinlik peşinde koşuyor.” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplu açılış törenlerinden birinde Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) için sarf ettiği sözler bunlar... Bu konuyla ilgili iktidar arkasına yedeklenmiş medya da aynı dili kullanarak Cumhurbaşkanı’nı destekledi. İskandinav ülkeleri böyle battı deniliyor. Battığı iddia edilen Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka gibi İskandinav ülkeleriyle Türkiye’deki durumu önce bir kıyaslayalım.
Önce İskandinav ülkelerindeki kişi başına düşen milli gelire bakalım; İsveç 52 bin 147 dolar, Norveç 72 bin 566 dolar, Danimarka 55 bin 230 dolar. Peki, sözde model olarak örnek alınan Türkiye’de bu rakam nedir? Sadece 9 bin 693 dolar! İşsizlik oranı İsveç’te yüzde 7,4, Norveç’te yüzde 3,7, Danimarka’da yüzde 5,3, Finlandiya’da ise yüzde 6,7 iken Türkiye’de resmi rakamlara göre yüzde 14! Türkiye’de genç işsizliğindeki artış inanılmaz, son açıklanan rakamlara göre yüzde 27,3! Battığı iddia edilen ülkelerden biri olan Finlandiya; eğitim sisteminde dünyanın örnek aldığı bir ülke ve aynı zamanda Dünya Mutluluk Raporunda da ilk sırada yer alıyor. Türkiye aynı raporda 159 ülke arasında 79’uncu sırada yer alırken, eğitim sisteminin kalitesi sıralamasında 99’uncu sırada yer alıyor.
Şimdi de biz işçileri en çok ilgilendiren başlıklardan birine enflasyon oranlarına bakalım. İsveç’te yüzde 2, Norveç’te yüzde 3, Danimarka’da yüzde 1, Finlandiya’da yüzde 1 iken Türkiye’de resmi enflasyon yüzde 9’dur. Resmi enflasyonun yüzde 25’ten matematik oyunlarıyla bu düzeye nasıl geriletildiğini tüm emekçiler biliyor. Aslında enflasyon yüzde 30’lar düzeyindedir, bunu bizzat yaşayarak görüyoruz. Bir önemli başlık da Küresel Emeklilik Endeksi… Emeklilerin yaşam kalitesinin kıyaslandığı bu endekse göre Danimarka ikinci, İsveç beşinci, Norveç ise altıncı sıradadır. Türkiye 42,2 puanla 37 ülke arasında 35’inci sıradadır, yani sondan üçüncüdür!
Daha listeye eklenecek pek çok veri var ama bunlar bizleri kandırmak için söylenen yalanları gösterecek yeterlilikte. İşte batık denilen İskandinav ülkeleri ile aramızda böylesine bir uçurum var. İnsanın bu kıyaslamaları görünce “keşke biz de batsak” diyesi geliyor!
Kardeşler gerçekler ortada! Büyüyen ekonomi, güçlü devlet masalları ile bizleri kandırmaya çalışan egemenler bizi yoksulluğa, açlık sınırı altında kalan ücretlerle yaşamaya mahkûm ediyorlar. İşçiler açlıkla mücadele ederken onlar ceplerini dolduruyor, har vurup harman savuruyor, bizleri de yalanla dolanla doyurmaya çalışıyorlar. Örgütsüzlüğü fırsat belleyip ekonomik krizin faturasını işçi ve emekçilere kesiyorlar. Sefahat içinde yaşarken ne devleti ne milleti ne de ekonomik krizi veya işçileri düşünüyorlar. SGK fonlarının yüzde 85’i işçilerin brüt ücretlerinden kesilen primlerden oluşuyor ve fonda biriken paralar özel hastane sahipleri başta olmak üzere patronlara aktarılıyor. Emekçilerin paralarıyla oluşturulan fonlar patronlara peşkeş çekilirken sistem çökmüyor da, işçiler gasp edilen emeklilik hakkını talep edince mi sistem çöküyor? Kendi ihtiyaçlarını karşılamak için her türlü kaynağı kullanıyorlar, söz konusu işçiler olunca ne hikmetse kaynaklar kuruyor. Vergiler artıyor, enflasyon yükseliyor, artan zamlar, geçim sıkıntısı, işsizlik çığ gibi büyüyor!
Emeklilikte yaşa takılanlar erken emeklilik değil, haklarını istiyorlar. SGK açık veriyorsa, bunun sorumlusu işçiler değil devlet kaynaklarını har vurup harman savuranlardır. Bugün yönetenlerden bizim sorunlarımızı çözmesini beklemek sadece hayal olur. Onların yaşadıkları hayatla bizim yaşadığımız hayat aynı değil ve onlar bunu asla dert etmiyorlar. İşçi ve emekçiler olarak ise derdimiz ortak, sorunlarımız aynı, yaşadığımız hayatların birbirinden temel bir farkı yok. O zaman sömürüye, haksızlıklara karşı, hakkımız olanı almak için bir arada olmamız gerekmiyor mu? Yaşadığımız sorunların üstesinden gelmek için tek yol örgütlü mücadele vermemiz, ortak hareket etmemiz. Oturduğumuz yerden şikâyet etmek veya sermayenin siyasetçilerinden medet ummakla yaşamımız düzelmeyecek!
ŞİKÂYET ETME, ÖRGÜTLEN, MÜCADELE ET!