Irak’ta 1 Ekimde başkent Bağdat’ta işsizliğe, yoksulluğa ve yolsuzluklara karşı başlayan eylemler kısa sürede ülke geneline yayılmış, kitlesel protestolara dönüşmüştü. Ekim ayının sonundan itibaren üniversite ve lise öğrencileri de okullara gitmeyerek protesto gösterilerine dâhil oldular. İktidar sahipleri giderek büyüyen öfkeyi dindirmek, eylemleri bastırmak için iletişim olanaklarını sınırlandırdı, sokağa çıkma yasağı ilan etti ama emekçilerin kitleler halinde sokaklara dökülmesinin önüne geçemedi. Hükümet, emekçilerin haklı taleplerini bastırmak için polisi ve askeri devreye sokarak zora başvurdu. Baskı ve şiddetin dozunu arttıran düzen güçleri, şu ana kadar 450’den fazla insanı katletti, binlercesini de yaraladı.
Ölü sayısının giderek yükselmesi emekçilerin öfkesini giderek artırdı. Başbakan ise, yüzlerce insanın katledilmesi sanki normalmiş gibi bir hava tutturarak, siyasi partilerin ülkeyi yönetirken “hatalar” yaptıklarını söyleyerek katliamın sorumluluğunu üzerinden atmak istedi. Protesto gösterilerinde ikinci ay biterken, Başbakan Adil Abdülmehdi, emekçilerin reform vaatlerine kanmaması ve protestolara devam etmesi üzerine istifa etmek zorunda kaldı. Bu istifa haberi meydanlarda sevinçle karşılanırken, emekçiler “sadece başbakanın istifa etmesi yetmez!” diyor! Bir kişiye değil, siyasi rejime karşı mücadele ettiklerini dile getiren işçi ve emekçiler, daha köklü değişimler talep ediyorlar. Abdülmehdi’nin rejimin sadece bir temsilcisi olduğunu, onun istifasının evlerine dönmeleri için yeterli olmadığını söylüyorlar. Emekçiler yüzlerce insanın öldürülmesinden, çekilen yoksulluk ve sefaletten tüm rejim güçlerinin sorumlu olduğunu belirtiyorlar. Bu istifanın yalnızca bir başlangıç olduğunu, Irak’taki mevcut siyasi sistem değişene ve tüm talepleri kabul edilinceye kadar mücadele edeceklerini haykırıyorlar.