Yaşadığımız dünyanın gerçekleri vardır. Her insan yaşadığı koşullara ve döneme göre bu gerçekleri kendince yorumlamaya çalışır. Rus işçi sınıfı ve köylüleri de 1900’lü tarihlerin başında kendi gerçeklerini bulmaya çalışıyordu. Maksim Gorki yazdığı Ana kitabında Rus işçi sınıfının gerçeklerini ve insanlardaki değişimi en doğal haliyle ele alır.
O dönemde tüm dünyada olduğu gibi Rusya’da da işçi sınıfı çok kötü koşullar altında yaşıyordu. Maksim Gorki üstün empati yeteneğiyle, Ekim Devrimi’nden önce ezilen Rus işçi sınıfını, köylülerini ve kadınlarını anlatmıştır. Örgütlü mücadelenin insanlar üzerindeki etkisini ve gerçeği kavratma gücünü göstermiştir. Bir gencin ve ezilen halkın verdiği mücadeleyi bize olağanüstü bir açıklıkla sunmuştur. Kitapta kocasının ve toplumun baskısına ve şiddete sesini çıkartmayan, hakkını aramayan bir kadının; oğlunun ve çevresindekilerin etkisiyle insanların acısını anlayan ve algılayan, onları uyandırmaya çalışan mücadeleci bir kadın haline gelmesi anlatılmıştır.
Bir annenin önyargılarından kurtulup evladındaki değişimin kaynağını görmesi, bu değişimin kaynağında ise devrimci düşüncenin olması ve bu düşüncenin insandaki olumlu yansıması sizce de çok etkileyici değil mi? Bir evladın yeri geldiğinde annesini yetiştirebileceğini ve devrimcileşen bir annenin insanlara umut ışığı olabileceğini gösteren bu kitap bizlere öğrenmek ve mücadele etmek için hiçbir zaman geç olmadığını tekrardan hatırlatmıştır.