
Anadolu’nun bilge dervişlerinden biri olan Yunus Emre, yaşadığı dönemde nice savaşlara, yağmalara şahit olmuş. Yoksul insanların çektiği acıları, gözü doymaz egemenlerin mülk hırsını görmüş. Tüm bunları sorgularken “mal sahibi, mülk sahibi hani bunun ilk sahibi” demiş.
Bugün patronlar “Benim makinelerim, benim fabrikam, benim inşaatım, benim sermayem” diyerek her şeyin sahibi olduklarını söylerler. Servetleriyle övünür, zenginlikleriyle caka satarlar. Peki, işin aslı böyle midir?
Petrolü yatağından çıkaran, işleyen, dönüştüren kimdir? Ağacı ince ince işleyen, montajını yapan, masa, sandalye, kâğıt ya da başka yüzlerce eşyaya dönüşmesini sağlayan şey nedir? Madenleri yerin yüzlerce metre altından canları pahasına bulup çıkaran, taşıyan kimdir? Demiri, çeliği eritip şekil veren patronlar mıdır? Apartmanlar, villalar, plazalar ve aklımıza gelebilecek tüm yapıların ortaya çıkması ve putrel putrel yükselmesi asıl olarak kimlerin ve neyin sayesinde olabilir? Köprüler, yollar, otoyollar patronlar olmasa var edilemez, insanlığın hizmetine sunulamaz mı?
Aslında bu soruların cevabı bellidir. Hepimiz gerçeğin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Üretimin her safhasını biz işçiler gerçekleştiriyoruz. Üretilen tüm metalar, tüm zenginlikler işçilerin emeğinin, alın terinin eseridir. Milyonlarca işçinin emeğinin ortak ürünüdür. Fakat bir avuç asalak tüm bu zenginliklere el koyuyor ve kendi mülkleri olduğunu iddia ediyorlar. Toplumsal yaşamın devamı için gerekli olan üretim araçlarına el koyarak, işçileri sömürerek lüks ve şatafat içerisinde yaşıyorlar. Onca zenginlik üretmemize rağmen ayın sonunu getiremeyeceğimiz ücretler vererek bizi kendi emeğimizin ürünü olan zenginliklerden mahrum bırakıyorlar. Dünyanın yarısından fazlası yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşarken, bir avuç mülk sahibi zevkusefa içinde yaşıyor. Lafta da “biz sizin ekmeğinizi veriyor, karnınızı biz doyuruyoruz” diyorlar.
İşçi kardeşlerim, bu yalanlara aldanmayalım, zihnimizi bulandırmayalım. Köşkleri, sarayları inşa eden bizleriz. Biz üretmezsek kimse sarayda oturamaz, bir eli yağda bir eli balda yaşayamaz. Bizleri tüm zenginliklerden mahrum bırakıp, yaşamlarını sefa içerisinde sürdürenler de bunu çok iyi biliyorlar. O nedenle bizleri yalanla kandırmaya, baskıyla susturmaya, yoksullukla terbiye etmeye çalışıyorlar. Ürettiğimiz zenginliklerin asıl sahibi biz işçi sınıfıyız, hakkımız olanı almak, eşitsizliği, adaletsizliği ortadan kaldırmak için birleşelim.