
Merhaba dostlar. Her şeyin bu kadar kötü gittiği zamanlardan biraz başımızı kaldırıp az da güzel haberlere kulak verelim istedim. Ben kulaklarımın duyduğu sözlerden pek keyif aldım, sizler de bu duyguyu yaşayın istedim. Yeni bir toplu iş sözleşmeleri sürecine girdik ve hem metal işçileri hem petrokimya işçileri patronlar sınıfına karşı taleplerini dile getiriyor.
Trelleborg işçilerine buradan selam ederek, grevlerinin başarıyla sonuçlanması dileklerimizi ileterek mektubumuzun konusuna girmek istiyorum. Trelleborg fabrikası sanayi bölgesinin ortasında ve çevresinde de birçok fabrikanın olduğu bir konumda yer alıyor. Çevre fabrikalardan birinde de ben çalışıyorum. Fabrikamız iki ayrı lokasyonda yer alıyor. Birinci bina grev çadırının yukarısında, ikincisi de aşağısında kalıyor. Trelleborg’da toplu sözleşme görüşmeleri başladığından bu yana işçi arkadaşlarımızın gürleyen seslerini çok kez duyduk makine başında. Onlar eylemlere başlarken bizim fabrikada yönetim bir taraftan baskıyı arttırdı, diğer taraftan da bugüne kadar yapmadığı şeyleri yapmaya başladı. Grevin ilk sabahı şöyle bir sohbet geçiyor arkadaşların arasında:
Ahmet: Usta, izin kâğıdı almak için yukarı çıktım, yönetimden kimse yok, nerede bunlar?
Altan Usta: Yandaki fabrika var ya, Trelleborg, oradaki işçiler dün gece sabaha kadar fabrikanın önünde eylem yapmışlar. Bizim patronlar da bunu duyunca bütün yönetimi toplayıp sabaha kadar fabrikada nöbet tutmuşlar.
Ahmet: Yapma ya korkudan sabaha kadar uyumamışlar mı? Ha ha ha…
Ertesi gün diğer fabrikada, grev çadırına bakan camların önüne nöbetçiler konarak camlara yaklaşmayı yasakladılar. İşçilerin grevi görmesini engellemeye çalıştılar ama yine de engel olamadılar. Gözlerimiz görmese de kulaklarımız duydu “GREV GREV GREV” sloganlarını. O akşam bir işçi arkadaşımız, çalışma saatlerinin dışında, greve destek için direniş alanına gitmiş, ama patronun adamları tarafından orada olduğu tespit edilince, adı çalışan listesinden silinip işsizler ordusuna eklendi. Bu örneği de yazıyorum çünkü patronlar hem korkuyor, hem de korkularından tedbiri de elden bırakmıyor. O yüzden patronlar sınıfının oyunlarına karşı uyanık olmalı. Acil eylem planına geçen patronumuz birden işçileri pek bir sevmeye, düşünmeye başladı. Daha birkaç gün önceye kadar biz buz gibi ortamda çalışıp soğuktan titrerken, “soğuk vücudu dinç tutar” diyen patronumuz, bir anda fikir değiştirip ısıtıcıları devreye aldırdı. Ne tesadüf… İki fabrika arasındaki gidiş gelişlerde şirket araçlarını yasaklayan patronumuz, birden yasakları ortadan kaldırıp şirket araçlarını işçilere tahsis etti. Zaten bütün gün yoruluyorlar, bir de fazladan yürüyüp yorulmasınlar diye düşünmüş olacak herhalde. Tabii bu sefer de yürümeyi yasakladı. Korku gelince başa neylesin derdine ağa paşa!
Yürümeyi yasakladı yasaklamasına da insanlık hali, insanın bir işi çıkıyor, hastanesi var, postanesi var. Geç gelecek olanlar ne yapacak? Mecbur dolmuşla gelecek. Duraktan fabrikaya kadar da patronun görmeyin dediği her şeyi görecek. O sabah da geç gelen bir arkadaşımız heyecanla gördüklerini anlatmak için geldi yanımıza.
Esra: Dolmuşla geldim, inince de acaba yanlış yerde mi indim diye etrafa iyice baktım.
Ahmet: Neden?
Esra: Neden olacak? Her yanı TOMA’lar, polis kordonu sarmış. Bir fabrika greve çıktı diye bu kadar da olmaz ki canım!
Ahmet: Olur olur. Bu ne ki? Daha neler neler olur…
Esra: Ne olurmuş?
Ahmet: Bak şimdi, bunların hepsi korkudan. Patronlar öyle korkuyorlar ki o yüzden işlerini sağlam tutmaya çalışıyorlar. Onlar geçmişlerini, geçmişteki işçilerin patronlara karşı neler yaptığını iyi biliyorlar.
Esra: Nasıl yani, neden korkuyorlar bu kadar? Greve çıkan bir fabrika, onlar resmen bütün sanayiyi sarmış.
Ben: Neden olacak, senden, benden, sanayideki bütün işçilerden. O polisler, TOMA’lar neden var zannediyorsun. Sadece Trelleborg işçileri için mi? Hayır. Sanayide kaç fabrika var biliyor musun? İşte sayısını bile bilmediğimiz bütün fabrikaların işçilerinden korkuyorlar. Bütün işçilerin hep birlikte ayağa kalkmasından korkuyorlar. Ola ki böyle bir şey olur diye de onları patronların emrinde hazır bekletiyorlar.
Esra: (Kafasını patronun odasına çevirerek ve içten bir tebessümle) Hadi bakalım hayırlısı. Korkunun ecele faydası yok. Bu yasaklar sizi biraz daha götürür de NEREYE KADAR…