
Merhabalar dostlar, 1970’li yıllarda işçi sınıfının mücadelesiyle tanışmış bir metal işçisi babanın oğluyum. DİSK/Maden-İş’liymiş babam, anılarını anlatırken neden heyecanlandığını UİD-DER üyesi bir işçi olunca daha iyi anlar oldum. O dönemlere ilişkin heyecanla şöyle diyor: “Kemal Türkler ve Maden-İş alışılmışın dışında bir sendikal anlayışa sahipti. Kemal Türkler, sıradan bir sendikacı olarak değil, bir işçi önderi olarak hareket ediyordu.” Babamın bu sözlerini doğrulayan bir mücadeleden, Kavel’den bahsetmek istiyorum.
Maden-İş’in örgütlü olduğu Kavel Kablo fabrikasında işçilerin başlattığı fiili grev 20’li günlere gelmişti. Bir yanda sermaye, öte yanda ise işçiler dişe diş bir mücadele vermekteydi, İstanbul İstinye’deki bu fabrikanın önünde... Depodan mal çıkararak siparişleri yetiştirmek isteyen patron, İstanbul Valiliğinden yardım isterken grevi kırmak isteyen devlet de bu talebe “hay hay!” diyerek karşılık verdi. Atlı polisleri fabrikanın önüne yığdılar. Fakat kararlıydı işçiler… Fabrika kapısına 200 metre ötede kurdukları ve “Kırmızı Hat” adını verdikleri çizginin ötesine kimseyi geçirmemekte kararlıydılar. Aileleri ile birlikte dikildiler atlı polislerin karşısına, girdiler kol kola…
Barikata doğru hareketlenen atlı polislerden en öndekinin önüne dikildi birisi, sıkıca tuttu atın yularını! Bir eli polisin atının yularında, diğer eliyle de göğsünü yumruklayarak şöyle sesleniyordu Kemal Türkler: “Önce beni ezeceksin, sonra mal çıkarabilirsiniz. Beni ezmeden buradan mal çıkmaz!” Genel Başkanlarının bu cesur tavrından güç alan işçilerden biri, İlyas Kabil, kılıfından tabancasını çıkaran polisin üzerine yürüdü. Yırttı gömleğinin yakasını, polisin havada salladığı tabancayı kaparak göğsüne dayadı. Zaman durdu o anda, İlyas Usta göğü yırtarcasına seslendi sonra; “haydi vur beni!”
Adeta romanlara, filmlere konu olacak bu olay Kavel Grevinin başarıyla sonuçlanmasındaki en kritik dönemeçlerden biri oldu. İşçinin kararlılığı sayesinde Vali geri çekilme talimatı verirken, psikolojik üstünlük kuşku götürmez biçimde işçilerin eline geçti. Her türlü baskı ve tehdide rağmen geri adım atmayan Kavel işçileri, giriştikleri mücadeleden zaferle çıktılar. O zamana kadar yasak olan grev, Kavel işçilerinin mücadelesiyle yasalaştırılmak zorunda kalındı. Bu grev, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihine adını altın harflerle yazdırdı, bir destan olarak anılır oldu.
Kavel Grevi ile başlayan süreç; fabrika işgalleri, DİSK’in kuruluşu, DGM direnişleri, 1 Mayısların yüz binlerin katılımıyla alanlarda kutlanması ve aylarca süren MESS grevleri ile doruğa ulaştı. Bizden önceki işçi kuşakları; analarımız, babalarımız örgütlenip mücadeleye giriştiklerinde patronlara dünyayı dar ettiler. Şanlı ve onurlu bir tarihi bize miras bıraktılar. Bu mücadeleler yolumuza ışık olmalı, onların miraslarına sahip çıkmalıyız. Mücadeleyi büyütmekten başka bir yol yok bizim için! Bizler işçi sınıfıyız, gücümüz birliğimizden gelir. Bilinçlenerek, örgütlenerek bu çarkı bozuk düzeni değiştirebiliriz.