
Çocuk denildiğinde muhtemelen hemen herkesin aklına masumiyet ve saflık gelir. Çocukluk leke tutmaz bir dönemidir insanın. Çirkinlikler, kötülükler çocuklara yakıştırılmaz, çocuk hep hoş görülür. Oynanan oyunların etkisiyle yıpranmış, kirlenmiş kıyafetler, al al olmuş yanaklar ve gülümseyen yüzlerle çocukluk her yetişkinin hatıralarında tatlı bir yer tutar. Bazı yaraların acısı yıllar sonra bile insanın yüreğinde korkuya neden olurken, çocukluğun kırılmışlıkları bile zamanında fazlasıyla ağlanıldığından mıdır bilinmez, yüzde hep bir tebessüm bırakır. “Nerede o eski günler” diye başlanan cümlelerde de aslında özlenen şey çocukluktur.
Biz işçi ve emekçiler, çocuk denildiğinde masumiyet ve temizliğin beden bulmuş halini düşlerken, sermaye sahipleri için çocuklar kayıtsız, ucuz, savunmasız işgücüdür. Hele hele yetim ve öksüz olanları sermaye için en makul işçilerdir. Patronların işçi sınıfının evlatları olan çocuklara nasıl bir hayatı reva gördüklerini gelin geçmişten günümüze fotoğraflarla inceleyelim. Bu sayede kapitalist düzenin değişmez yasalarını görelim. Patronlar sınıfının algı yöneticilerinin her türlü yalanına rağmen, kapitalizmin biz işçiler için sömürü demek olduğunu hatırlayalım.
cocuklar-1.jpg [1]

Bu fotoğrafı sosyolog ve öğretmen olan Amerikalı Lewis Wickes Hine toplumun çocuk işçiliğine karşı duyarlılığını arttırmak için çekti. Yüzlerindeki kömür lekeleri ve kirli tulumları onların çocukluğunu gizleyememiş. Patronlar göre, küçük olmaları onları yerin yüzlerce metre altındaki daracık maden damarlarında çalışmak için biçilmiş kaftan yapıyordu. Çocuk işçi çalıştırmak geniş maden yarıkları açmaktan daha ucuzdu. Dizlerindeki yırtıklar süründüklerinin, ceketleri üşüdüklerinin, ağızlarından ve burunlarından akan siyahlıklar ise soludukları zehrin göstergeleridir. Bir de acı bir gerçek olarak fotoğrafta olamayanlar var. Bünyeleri 14-15 saat çalışmaya dayanamayıp çocuk yaşta ölenler, sakat kalıp açlığa mahkûm bırakılanlar var…
cocuklar-2.jpg [2]

Sınıfımızın penceresinden bakan bir işçi gözüyle şu resimlere baktığımızda bizim ve çocuklarımız için değişen nedir? Teknolojinin sunduğu imkânlarla renklenmiş fotoğraflar. Gökyüzü mavi olsa ne değişir ki? Beyaz aynı beyaz, pamuk aynı pamuk, sömürü aynı sömürü. Farklı memleketler, iki ayrı zaman, iki farklı çocuk. Değişmeyen nedir acep? Değişmeyen, sömürülen ucuz emektir. Değişmeyen, kapitalist kâr düzenidir. Yüzlerce yıllık “gelişmişlikten”, onca üretilmişlikten biz işçi sınıfına düşen sömürünün renkli halidir. Fotoğraflar renklendi ama biz ve patronlar hâlâ siyah ve beyaz kadar ayrıyız. Kaderlerimiz ayrı, çıkarlarımız ayrı, yaşamlarımız ayrı… Patronlar ve işçiler ak ve kara gibidir. Uzlaşamaz bizim çıkarlarımız. Onlar sermayeleri için emeklerimizden çaldıkça var olurlar. Biz ise ancak ve ancak emeğimize sahip çıkarak… Biz bu sömürü düzenini değiştirmek istiyoruz, onlar ise ayakta tutmak, sömürüyü devam ettirmek! Ya onlar kazanacak ya da biz! Ama “başka türlüsü mümkün değil!” demiş şair:
Başka türlüsü kurtarmaz bizi
Ya biz kazanacağız … ya da … gene biz
Çünkü
Yok başka seçeneğimiz
(Ziya Egeli)
cocuklar-3.jpg [3]

Nerede bizlere masallarda anlatılan şen çocuklar? Egemenlerin yazdığı uyku masalları, anlaşılıyor ki işçi sınıfının çocukları için fazlasıyla uzak. Dünyanın dört bir köşesinde sermaye denilen koca canavara kurban edilen küçük yüreklerdir bu kapitalist toplumun gerçeği. Çocuklukları çalınmış milyonlarca işçi, bugün halen küçük bedenlerinde tedavisi imkânsız hasarlarla hayatlarını sürdürmek zorunda. Masallarda işçi çocukları yok. Küçük bedenleriyle koca koca sermayeleri yaratan çocuklar yerine iki okul yaptırdığı için mahallelere, caddelere isimleri yazılan muktedirler kahraman diye anlatılıyor. Oysa onların masallarına karşılık biz sınıf bilinci edinmiş işçilerin gerçekleri var. Onların masalları uyutur, biz işçilerin gerçekleri diri tutar. Çocuk işçiler sessiz ve kimsesiz değiller. Onlar bizlerin, işçi sınıfının evlatları ve sınıfımızın parçasıdırlar. Tam da bundan dolayı UİD-DER’in saflarında ellerinde pankartlarıyla işçi çocuklarını da görürsünüz.
Bu köhnemiş kapitalist sömürü düzeni son bulmadıkça çocuklarımız için mutlu bir gelecek hayali masaldan ibaret olacaktır. Oysa kurtuluş ellerimizde! Gelin hep birlikte sınıf bilinciyle örgütlenelim. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak için mücadele edelim. Yaşasın işçi sınıfının birliği, yaşasın işçi sınıfının örgütlü mücadelesi!