Bildiğiniz gibi Ocak ayı işçilerin zam ayıdır. Her işyerinde zam sohbetleri olur. Bizim fabrikada da zam oranı ne kadar olacak diye merakla bekleniyordu. Nihayetinde maaşların ödendiği gün geldi ve işçi arkadaşlar bordolarını aldılar. Yapılan zammı böylece öğrenmiş olduk, kimimizin suratı düştü kimimiz ses çıkaramadı.
Bordromuzda önceden görev tanımı yapılmıyordu. Yenisinde artık hangi işi yapıyorsan o yazılmış oldu. Bu durum düşük zam oranlarını bir anda unutturdu. İşçi arkadaşlar “ben makine operatörüyüm ama bordroma mekanik yazmışlar. Böyle şey mi olur?” diye kendi kendine söylenmeye başladı. Tabi diğer arkadaşlar da bu minvalde söylendiler. Bana sordular, sende ne yazıyor, diye. “Üretim personeli yazıyor” dedim. “Ayrıca niye bu kadar kızdınız ki diğer işleri küçümsüyorsunuz. Bordromuzda neyin yazdığının ne önemi var? Sonuçta biz işçiyiz. Yeri geldiğinde her bölümde çalışıyoruz” dedim. Bir kadın arkadaş “olsun ben hangi işi yapıyorsam o yazmalı bordromda” diyerek moralinin bozulduğunu söyledi. O gün öyle geçti, ertesi gün bazı işçi arkadaşlarımız düşük zam aldıklarının farkına varmış, başka arkadaşların ne kadar zam aldığını öğrenmiş. “O niye bizimle aynı alıyor bu niye bizimle aynı alıyor” diye öfkelerini arkadaşlarına kusmaya başladılar. Ama müdürün yanına gitmeyi de göze alamıyorlar. Yanı başındaki arkadaşlarına laf söylemek daha kolaylarına geliyor.
Arkadaşlarla konuşma fırsatım oldu. “Bak arkadaşım senin burada düşük zam alman ne Ayşe’nin ne Ahmet’in ne de Fatma’nın suçu. Senin bunu yönetime söylemen gerekmiyor mu? Biz burada akşama kadar birbirimizi görüyoruz. Böyle mi yapacağız, ayıp değil mi?” dedim. “Ama benim yıllarım var” dedi biri. Ben de “tabii ki haklısın, yılların var. Sen neden düşük alıyorum diye sorgulayacağına o niye benle aynı alıyor ya da fazla alıyor diyorsun. Eğer hep birlikte gidelim müdüre diyorsanız, ben varım. Hemen homurdanmaya başladılar; “müdür dinlemez, istediğimiz zammı vermez”… “O zaman yanındaki arkadaşına kızmaya hakkın yok. O da seninle aynı işi yapıyor. Sen burada yıllardır çalışıyorsun o da başka yerde deneyim kazanmış, yıllardır çalışmış, şimdi burada çalışıyor. Bu nedenle böyle davranmak hiç birimize bir şey katmaz” dedim. Arkadaşlardan bazıları “ya tamam da bir anda öfkelendik işte” diye üzgün olduğunu belirtti. Patronlar nasıl birbirine düşürüyor bizi, işte örneği. Eminim bir tek bizim fabrikada yaşanmıyordur böyle şeyler. Başka fabrikalarda da yaşanıyordur. Çünkü patronların taktiklerinden birisi budur. Biliyorlar işçiler bilinçsiz, örgütsüz, onları ancak böyle çalıştırıp sömürebiliriz. İşçiler de bilinçsizce patronların oyununa düşmüş oluyorlar. Bizim işçiler olarak birbirimize sahip çıkmamız, üzerimizde oynanan oyunları boşa çıkarmamız gerekir. Biz işçi sınıfıyız ve üretimden gelen büyük bir gücümüz var. İşçiler öfkelerini birleştirip, bilinçlenip, patronlara karşı haykırmalı!