Merhaba arkadaşlar, ben Gebze’den bir metal işçisiyim. Uzun yıllardır metal sektöründe çalışıyorum. Türk Metal sendikasına bağlı olan fabrikalarda da çok çalıştım. İşçiler arasında Türk Metal’in gerçek yüzü, sarı sendika olduğu çok iyi bilinir. Türk Metal her defasında işçilerin haklı talepleri karşısında patronların safında yer alarak, işbirlikçi bir sendika olduğunu kanıtlamıştır. İşyerlerinde patronların personel müdürüymüş gibi davranıp, hakkını isteyen veya sendikaya karşı çıkan ve eleştirenlerin akıbeti ise malumunuz işten çıkarılmak olmuştur. Ben de bu akıbetten fazlasıyla nasiplenmiş bir işçi kardeşinizim.
Bir süre önce Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu bir fabrikada işbaşı yaptım. Maden-İş’in mücadele dolu tarihini bilen bir işçi olarak, artık kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım. En azından artık Birleşik Metal-İş’liydim. Sarı sendika gibi önümüze taş koyan bir sendika değildi. İşçilerin hakları için mücadele eden bir sendikanın üyesi olarak çalışmak beni her geçen gün biraz daha mücadelenin içine çekiyordu. 2019 Eylül ayında başlayan toplu iş sözleşmesinde yapılan bütün görüşmelerden çıkan sonuç, artık MESS ile sendikamız arasında bir anlaşmanın olanaksız olduğunu göstermişti. Türk Metal’in Bursa’da Birleşik Metal-İş’in de Gebze’de düzenlediği mitinge katılım on binleri bulmuştu. Genel başkanımız Adnan Serdaroğlu’nun 5 Şubatta grev kararını açıklaması, alanı dolduran binlerce işçide büyük bir coşku yaratmıştı. Biz de fabrikalarda son hazırlıklarımızı tamamlayıp artık grev tarihini büyük bir coşkuyla beklemeye başlamıştık.
Türk Metal genel başkanı Pevrul Kavlak’ın yeni bir satış sözleşmesini imzaladığını duyduğumuzda, bütün işçiler öfkelenmeye başlamıştık. Ama umudumuz kırılmamıştı. Biz grev için bütün hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Öyle ki artık greve hangi vardiyada başlayacağımızı tartışmaya başlamıştık. Grev tarihine 3 gün kala sendikamızın merkez yönetiminin apar topar MESS ile görüşüp Türk Metal’in imzaladığı sözleşmeyi imzaladığını öğrendiğimizde, işçilerin öfkesi taşmıştı artık.
“Nasıl olur da, bize sormadan bu sözleşmeyi imzalarlar? Nasıl olur da bizi yok sayarlar” diye öfkelenmiştik. Verilen sözlerin, alınan kararların hepsi, işçilerin gazını almak için miydi? Anladık ki sendikalar, gerçek sahipleri olan biz işçilerin eline geçmediği müddetçe her dönem sendikalarımızda işçinin iradesini çiğneyen yeni Pevrullar olacak. Arkadaşlar, birleşerek sendikamızı bu bürokratlardan temizlemeliyiz. Ancak sendikalarımız, sendikalarımıza çöreklenen ağaların elinden sökülüp alındığında patronlar sınıfı karşımızda diz çökecektir.