
İş başa düşüyor!
Türkiye’de yeni tip koronavirüs hastalığının görülmesiyle birlikte siyasi iktidar bu salgına hazırlıklı olduğumuzu, tüm önlemlerin alındığını, diğer ülkelere örnek teşkil ettiğimizi propaganda ediyor. Elbette zengin patronlar, burjuva siyasetçiler etkin önlemler alıp kendilerini koruyorlar. Her zamanki gibi, düzenli uykularını, sporlarını, testlerini, sağlık kontrollerini, beslenmelerini ihmal etmiyorlar. Takviye önlemler alıyorlar. Mesela patron örgütleri toplantılarını artık telekonferans yöntemiyle yapıyorlar. Sıra işçilere gelince patronların aynı özeni göstermedikleri ortada! İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini ihmal eden, iş kazalarına ve cinayetlerine davetiye çıkaran patronlar, aynı tutumu koronavirüs salgını karşısında da gösteriyorlar. İşçiler toplu taşıma araçları ve servislerle işlerine gitmeye, önlem alınmayan işyerlerinde çalışmaya devam ediyorlar. Bu nedenle işçiler haklarını bilmeli, çalışma ortamlarının ve koşullarının işçi sağlığı gözetilerek düzenlenmesini talep etmeli, bunun için birlikte mücadele etmelidir.
Yasal haklarımız neler?
- Koronavirüs salgını gibi halkın sağlığını tehdit eden durumlarda, 4857 sayılı İş Kanununun 40. maddesi gereği mücbir sebeple çalışmaya ara verilmesini istemek işçilerin hakkıdır. Böyle durumlarda patron bir hafta boyunca işçinin yarım günlük ücretini öder.
- Bir haftanın sonunda işe geri dönülmediği takdirde işçi İş Kanununun 24. maddesi uyarınca haklı nedenle iş akdini feshedebilir. Bu durumda patron işçiye kıdem tazminatını ödemek zorundadır. Ancak patronun işçiyi işten çıkarması durumunda işçiye hem kıdem hem ihbar tazminatı ödenir.
- İş ortamında, işçiye bulaşabilmesi muhtemel bir salgın hastalık olursa, iş akdi işçi tarafından haklı nedenle feshedilebilir. Yani işyerinde bir işçinin Covid-19’a yakalanması, yakın temasta bulunan diğer işçilere, haklı nedenle feshin yolunu açar. Ancak hasta olan kişiyle yakın temas olmaması, hastalanan kişinin rapor alarak işe gelmemesi durumunda, diğer işçiler haklı nedenle iş akdini feshedemez.
- Patron rızasını almadan işçiyi ücretsiz izne çıkartamaz. Patronun işçinin rızasını almadan onu ücretsiz izne çıkarması işçinin iş akdini feshetmesi anlamına gelir. Bu durumda işçi yasal süreleri gözeterek işe iade davası açabilir. Öte yandan patron işçi ile anlaşarak onu ücretsiz izne çıkarabilir ya da onayını almadan ücretli izne çıkarabilir.
- Koronavirüs nedeniyle verilen izinler işçinin rızası alınmadan yıllık izinden düşülemez. İşçiler patronun bu uygulamasını kabul etmek zorunda değildir.
- İşsizlik Sigortası Kanununa göre patron kısa çalışma ödeneği için başvuru yapabilir. Kısa çalışma ödeneği işverenin bir hafta süreyle yarım ücret ödeme zorunluluğunun bitimiyle başlar. Kısa çalışma ödeneğinden yapılan ödemeler işçinin ileride alacağı işsizlik ödeneğinden mahsup edilebilir.
Bir emsal karar…
2009 yılında Ukrayna’dan Türkiye’ye dönmekte olan bir TIR şoförü o dönemde salgından etkilenerek domuz gribine yakalandı. Türkiye’ye giriş yapan şoför kendini iyi hissetmediği için hastaneye gitti. Üst solunum yolu enfeksiyonu tanısı konuldu. Patronu onu yeniden Ukrayna’ya gönderdi. Yolda kaza yapan şoför geri döndü ve “bir haftadır öksürük, balgam, halsizlik, 2 gündür 40 derece ateş” şikâyetleriyle hastaneye başvurdu. Domuz gribi, zatürre ve akut solunum sıkıntısı sendromu tanısıyla tedavi altına alındı. On gün yoğun bakımda kaldıktan sonra öldü. TIR şoförünün ailesi, SGK’dan ölüm geliri bağlanmasını istedi. Ancak Bakanlık müfettişi, trafik kazasının iş kazası olduğunu, oysa hastane raporuna göre ölüm nedeninin trafik kazası değil domuz gribi olduğunu belirtti. Yerel mahkeme TIR şoförünün ailesinin iş kazası iddiasını yerinde bulmayarak, ölüm geliri talebini reddetti. Temyiz üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ise, şoförün işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak daha sonra ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtti. İş kazasının, gazdan zehirlenme olayında olduğu gibi, etkilerinin daha sonra da ortaya çıkabileceğini vurguladı. Sonradan oluşan zarar ile olay arasındaki illiyet bağı nedeniyle olayın iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etti.
Yargıtay’ın bu kararı emsal teşkil etmektedir. Covid-19’un nüfuz ettiği bir bölgede çalıştırılması sonucu ya da işyeri içindeki çalışma arkadaşlarının taşıyıcılığı ile Covid-19 bulaşan bir işçinin durumu da kayıtlara iş kazası olarak geçmelidir.