
Hepimizin bildiği gibi yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile ilgili sosyal medyada, televizyonlarda bulamaç halinde, kafa karıştırıcı yorumlar yapılırken sağlık işçilerinin adı tek bir satırda “minnet duyuyoruz” şeklinde geçiyor. Sizlere bu mektubu salgını sağlık işçilerinin gözüyle anlatmak, yaşadıklarımızı paylaşmak için yazdık. Çalıştığımız tüm hastanelerde salgının açıklanmasıyla beraber uzun çalışma saatleri ve daha fazla iş yükü ile karşı karşıyayız. Hastalarla temas eden sağlık çalışanlarının karantinaya alınmasıyla beraber, zaten yetmeyen sağlık emekçisi sayısı iyice gün yüzüne çıktı. Salgından önce de ana sorunlarımızdan olan işçi sayısı azlığı can yakıcı hale geldi. Gelin görün ki atanmayan binlerce sağlıkçı olduğu halde durum bu.
Çoğu sağlık çalışanı çocuğunu evde bırakıp nöbete gidiyor. Sağlık çalışanları, hastalığı yakınlarına bulaştırma kaygısı duyuyor. Çoğu yaşlı anne ve babasını görmeye ara verdi, yeni çocuğu olanlar bulaştırma kaygısıyla kendi evine bile gidemiyor. Karantina altına alınan sağlıkçılar her saat çıkacak sonucu kaygıyla bekliyor. Kısacası, sağlık çalışanları da yaratılan korku atmosferinin esiri olmuş durumda.
Yaratılan korku atmosferiyle beraber kontrol için acil servislere hastalar akın ediyor. Normal şartlar altında dahi 2 saatte gelen muayene sırası 5 saate kadar uzuyor çünkü ne fiziki ortam ne de sağlık çalışanı yetmiyor. Koruyucu ekipman olan maske imza karşılığında veriliyor. Ancak 8 saat bitiminde ikinci bir maske alabiliyoruz. Sağlık Bakanının açıklamalarına neredeyse hiç güvenen yok. Herkesin aklında tek bir soru var: ya biz ne olacağız?
Her hastane kendi salgın planını uyguluyor. Fakat tek bir sağlık emekçisine sorulmuş veya öneri istenmiş değil. Nöbetlerde kaldığımız odalar o kadar küçük ki birine çarpmadan yürümek bile zor. Sürekli temizlik yapılması için temizlik personeline baskı yapılıyor ama kadro süreciyle beraber çalışan sayısı neredeyse yarıya inmiş durumda ve normalin 2 katı olan işlerimiz 4 katına çıktı. Herkesin bildiği gibi hastalıktan korunma kapsamında sağlıklı beslenme ve düzenli uyku önemli bir yer tutuyor. Gece nöbetlerinde verilen kahvaltıda bırakın sağlıklı yiyecekleri yumurta bile eksiltildi. Uykusuzluk, stres başlıca risk faktörleri ve tüm sağlık işçileri buna maruz kalıyor. O yüzden “hakkınız ödenmez” yalanına inanmıyoruz. Bırakın yalanı, oyalamayı, hakkımız olanı verin!
Bizler örgütlü işçiler, sağlık işçileri olarak biliyoruz ki, kapitalizm toplumun sağlığı, çalışanların sağlığı için hiçbir fayda sağlamadı ve sağlayamaz. Yaşadığımız bu süreci işçi sınıfı penceresinden değerlendirirsek göreceğiz ki alınan önlemler dahi patronlar sınıfı için. Tüm dünyada egemenler, bu virüsü önlemenin tek yolu kişisel hijyenmiş gibi davranıp tüm sorumluluğu üstlerinden atıyorlar. Durum böyleyken hâlâ alınan tedbirler listesinde sağlık işçilerinin adı bile geçmiyor. Biz sağlık işçileri örgütlenmeden, mücadele etmeden iş güvenliğimizi sağlamanın da, haklarımızı almanın da, korumanın da yolu yok. Şu koşullar altında çalışıyor oluşumuz mücadele örgütlerimize, sendikalarımıza sahip çıkamadığımızdan. Hiçbirimiz kahraman değiliz, olmak da istemiyoruz. Yaşatmak için sağlıkla yaşamak istiyoruz. Bunun da tek yolu mücadele saflarında birleşmek, sağlıkla yaşamak, insanca çalışmak ve yaşatmak…