
Son haftalarda dünyanın gündemi Covid-19 virüsü. Hemen hemen dünyanın her ülkesinde görüldü ve dünyanın başlıca gündem maddesi haline geldi. Pek çok ülke sözde Covid-19 salgını ile mücadelede çeşitli paketler ve bütçeler açıkladılar.
Bu ülkelerden biri de Türkiye. Bu virüsle “savaş” için 100 milyar liralık bir paket açıklandı. “Peki, bu pakette biz işçiler için neler var, ne gibi destekler alabileceğiz?” diye beklerken sonuç çok da şaşırtıcı olmadı. Pakette sadece patronlara yönelik ekonomik destek maddeleri yer alıyor. Benim de çalıştığım fabrikanın servisinde bu konu açıldı. Herkes bu duruma tepkili; “halktan yana, işçiden yana bir şey yok! Onu geçtik virüse engel olabilecek hiç bir şey açıklamadılar” dedi bazı arkadaşlarım. Arkadaşlarımdan biri espri yaparak, “ya öyle demeyin en düşük emekli maaşını 1500 lira yapacaklar. Bir de 65 yaş üstüne kolonya ve maske bedavaya dağıtılacak. Biz ölümsüz kahramanlar olarak çalışmaya devam edeceğiz. Patronlara onca destek işçiye gelince hak gaspları. Bunlardan biri de hatta en önemlisi de bu vesileyle esnek çalışma modelinin yaygınlaşması olacak” dedi, tepkili bir şekilde. Sermayeye kalkan olan pakette bizim payımıza düşen hak gaspları oldu yine.
Evet, biz işçilere televizyonlardan sürekli bombardıman yapılıyor, bizi korkutmaya çalışıyorlar. Ses çıkarmama ve evlere kapanma çağrısı yapılıyor bize. Virüs bahanesiyle hak gasplarını hayata geçirmeye, meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bu virüsü bahane ederek biz işçilerin haklarını tırpanlanmaya devam edecekler. Tabi ki önlemlerimizi alacağız fakat meydanı da boş bırakmamak gerek. Çözüm işçi sınıfının örgütlü mücadelesindedir. Ancak örgütlü olursak bu tarz virüsleri de hak gasplarını da yenebiliriz.