
Merhaba arkadaşlar. Yaklaşık iki yıldır İşçi Dayanışması gazetesini alıyordum. Ama sadece “alıyordum”. Gazete, odamda bir köşede durmaya devam ediyordu. Ama arkadaşım inatla bana gazete ulaştırmaya devam etti. Her defasında “bana getirmek yerine başka birine versen daha iyi değil mi? Çünkü ben bunu okumuyorum” diyordum. O da her defasında “al kardeşim, bir gün burada anlatılanlar sana da lazım olacak” diyordu. Günler günleri, aylar ayları kovaladı. İşçi Dayanışması dolapta birikmeye devam etti. Ben o zamanlar bir şeylerin değişeceğine inancım olmadığı için okumuyordum. Ama arkadaşıma olan saygımdan da gazeteleri atmaya kıyamayıp saklıyordum. Kim derdi ki bir gün ben de bültendeki işçi arkadaşlar gibi yazacağım bu satırları sizlere.
Bu güne kadar işçi olduğumu pek kabul etmiyordum. Kendimi kurtarmanın bir yolunu arıyordum. Yakın zamanda üretime yeni bir işçi aldılar. O geldiğinden beri, üretimin daha iyi ilerlemesi için çalışıyorduk. Bir gün hem çalışıp hem sohbet ederken bana, “bir yıldır işsizdim. Ev kiramı bile ödeyecek durumum yoktu. İş görüşmesinde, ne iş olursa çalışırım, gerekirse tuvalet bile temizlerim demiştim” diye anlatmıştı. Sonrasında sırf haksızlığa karşı durduğu için işten attılar. Bu durum beni hem çok üzdü, hem de çok öfkelendirdi. Bu yaşadığım olayla patronumuzun yalnızca kendi çıkarını düşündüğünü gördüm. Öyle ya, yeni arkadaş onun tekerine çomak sokmuştu. Bunları görmek, bana inatla bülteni getiren arkadaşımın söylediklerini hatırlattı. “Biz işçi sınıfıyız, asıl güç bizim elimizde. Haksızlığa karşı birlik olup susmaz, boyun eğmez, yan yana gelirsek her şeyi değiştiririz.” Bunları hatırlayınca, beynimde flaşlar çakmaya başladı. Düşündüm… Geçmişte olan iş kazalarını, haksız yere tutulan tutanakları, kesilen para cezalarını, geç yatan ücretlerimizi, işten atmaları ve daha bir sürü şeyi. Geçirdiğim iş kazasında bile, patron bizim canımızı değil makineye gelen zararı düşünmüştü. Çelişkiler kafamı kurcalamaya başlayınca, köşede biriktirdiğim İşçi Dayanışması bültenlerine koştum. Okudukça kendime kızdım. Bu güne kadar neden bu kadar kör, sağır ve dilsiz olduğum için.
Aynı günlerde şefim bana mesai için “beyefendi pazar günü nasıl işe gelmeyi düşünüyorsun?” dedi. Ben de “Neyle geleceğim? Servisle geleceğim tabi ki. Servis varsa gelirim yoksa gelmem” dedim. O da tehdit eder gibi “Nasıl yani?” dedi. Ben de “Biz her şeye evet dediğimiz için böyle oluyor, hiçbir şeye hayır demiyoruz ya. Bak adamı işten attılar, neden attılar abi? Görmüyor musun hep giden bizden gidiyor, onlar hiç bir şey yapmıyor, bizden fedakârlık bekliyor” dedim. Diğer arkadaşlar da bana hak verdi. Yine o inatçı arkadaşım demişti ki “sen anlarsan, başkalarına da anlatırsın”. Bende anladıklarımı anlatmaya başladım. Haksızlığa karşı durmak, hayır demek ne kadar da önemli bir şeymiş. Kendime olan güvenim, sınıfıma olan inancım güçlendi içimde.
Artık ben şunu çok iyi biliyorum; ben bir işçiyim ve işçi sınıfının bir parçasıyım. UİD-DER sayesinde gözüm de, kulağım da, dilim de açık. Artık patronlar sınıfının yalanlarına inanmıyorum. İşçi sınıfının gerçeklerini İşçi Dayanışması gazetesinden öğreniyorum. Bu günlerde patronlar sınıfının medyası, koronavirüs salgınıyla alakalı korku haberleri yayarak, bizleri evlerimize kapatıyor. Gece gündüz demeden televizyon ekranlarından, sosyal medyadan korku virüsünü beynimize işliyorlar. Biz evimizde gereksiz bir korkuyla yaşarken, patronlar sınıfı haklarımıza saldırıyor. Koronavirüsle ilgili gerçekleri öğrenmek istiyor muyuz? O zaman İşçi Dayanışması bültenini okuyalım. UİD-DER’in internet sitesini takip edelim, işçi sınıfımızın penceresinden bakalım.