
Hollywood filmlerine taş çıkartan senaryolarla küresel bir tantananın kopartıldığı, muazzam bir ikiyüzlülüğün sergilendiği günlerden geçiyoruz. Her gün yeni sayılar açıklanarak koronavirüs salgınının nasıl da hızlı yayıldığı ilan ediliyor, panik körükleniyor. Bir taraftan felaket senaryoları çizip öte taraftan buna uygun önlemleri almazken, toplumun koronavirüs sayaçlarına kilitlenip kalması amaçlanıyor. Sayılar güncelleniyor, gerilim giderek tırmandırılıyor, çeşitli açıklamalar yapılıyor ama salgın verileri şeffafça paylaşılmıyor. Sendikalar, meslek örgütleri sürecin dışında bırakılıyor. Siyasi iktidarın ortaya koyduğu tutumlar belirsizlik ve güvensizlik yaratıyor. Toplumda oluşturulan korku bu şekilde kışkırtılıyor. Ekranlarda sahte gözyaşları döken, sağlık çalışanlarına “sizleri alkışlıyoruz” diyen muktedirler; işyerlerinde en basit işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini dahi almıyorlar. Dahası hak gasplarını devreye sokuyorlar. Doktorundan hemşiresine, temizlik işçisinden teknikerine, sekreterinden ATT’sine çeşitli hastanelerden, farklı bölümlerden işçiler olarak çalışma arkadaşlarımıza sesleniyoruz:
- Bir taraftan “ciddi bir salgın var, eve kapanın” diyenler öte taraftan sağlık işçileri için koruyucu donanımları dahi çok görüyor. Kısa süreli kullanılması gereken maske ve önlükler imza karşılığı veriliyor, uzun süre kullandırılıyor. Bu durumu değiştirmek için yaptığı iş fark etmeksizin tüm sağlık çalışanlarının koruyucu donanımlardan eksiksiz faydalanması için mücadelemizi büyütelim. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği önlemlerinin alınması ve sağlık çalışanlarının da bir parçası olduğu İSİG kurulları oluşturulması için birleşelim. Unutmayalım koruyucu donanım önemlidir ama en iyi kalkanımız örgütlülüktür!
- Muktedirler korkuyu körükledikçe virüse yakalanmış insandan çok daha fazla sayıda insan hastanelere akın eder hale geldi. Hasta başına düşen sağlık çalışanı sayısı normal koşullarda bile ihtiyacı karşılamaktan hayli uzakken bugün bu ihtiyaç katlanarak artmıştır. İş arayan, atanmayı bekleyen binlerce sağlık çalışanının işe alınması için güçlü birlikler kurmalıyız. Tüm işsiz sağlık işçilerine iş!
- Bir taraftan “yeni personel alınacak” şovu yapılıyor, diğer taraftan özel hastanelerden ve kamudaki şirketlerden toplu işten atmalar gerçekleştiriliyor. Zorla yıllık izin kullandırma, süresi belirsiz ücretsiz izinlere çıkarma saldırıları had safhada! Kısa çalışma ödeneğine başvurular arttıkça; ücret kaybı yaşayan işçi sayısı artıyor, İşsizlik Sigortası Fonu patronlar tarafından yağmalanıyor. Ekonomik krizin faturası diğer sektörlerde olduğu gibi sağlık alanında da işçilere kesiliyor. İşten atmalar yasaklansın! Ekonomik krizin faturası patronlara!
- Çalışma saatleri uzadı, iş yükü ve stresi arttı. Özellikle kimi bölümlerde işçiler molasız çalıştırılıyor, yemek yiyecek dahi fırsat bulamıyor! Yeterli hijyen ve konfora sahip dinlenme alanları yok! İşçilerin motivasyon ve direnci giderek düşmekte, bağışıklık sistemi çökmektedir. Dinlenme alanlarının sağlıklı ve uygun hale getirilmesi, belirli periyotlarla molaların olması şarttır. Fazla mesai dayatmasına son verilmeli, çalışma süreleri derhal kısaltılmalıdır!
- Sağlık Bakanı Koca’nın “sağlık çalışanlarına ek ödeme” açıklaması yanıltıcıdır, eksiktir. Mesleki tanım, kamu-özel, taşeron-kadrolu ayrımı olmadan kalıcı sosyal haklar sağlanmalı, ücretler iyileştirilmelidir. Performans sistemine son verilmelidir. Ücret iyileştirmelerinde sağlık çalışanı farkı gözeten, rekabete neden olan düzenlemelere karşı çıkalım! Ya hepimiz için ya hepimiz için!
- Covid-19’a yakalanmış, tedavi altında olan veya ev izolasyonuna alınmış sağlık çalışanları bulunuyor. Benzerleri gibi Covid-19 tanısı da sağlık çalışanı açısından iş kazası veya meslek hastalığıdır. İşçilerin tazminat süreçlerinin yürütülmesi ve alınması gereken ek önlemlerin belirlenebilmesi için gerekli bildirimlerin yapıldığının takipçisi olmalıyız.
- Düzenli sağlık kontrolleri yapılmalı, düzenli test uygulamasına geçilmeli ve psikolojik destek sağlanmalıdır. Ancak unutmayalım ki ruh ve beden sağlığımız örgütlülüğümüze bağlıdır. Sağlık çalışanı, kendi yaşam hakkını savunabilmek için yüzünü mücadeleye dönmelidir.
Sağlık işçisi kardeşler, çalıştığımız her birimde örgütlenmeliyiz. Sağlık çalışanları olarak emekçi kitlelerin nitelikli, ulaşılabilir ve parasız sağlık hizmetine kavuşması için mücadele vermeliyiz. Unutmayalım; sağlık çalışanları ile hastaların, emekçilerin karşı karşıya gelişinin temel nedeni sağlık politikalarıdır. Kapitalist sistem toplum sağlığını öne alan, önleyici tıp uygulamalarının hayata geçirildiği bir sağlık politikasını hayata geçirmek yerine kâr güdüsüyle hareket ediyor. En basit koruyucu önlemler alınmadığı gibi kirli emelleri için toplumu hastalık hastası haline getiriyorlar. Yoksul kitlelerin akıl ve beden sağlığını bozuyorlar. Yarattıkları politik iklimden istifade ederek her geçen gün yeni hak gasplarıyla karşımıza çıkıyorlar. Fakat unutmayalım ki biz güçlüyüz! Gücümüz birliğimizden gelir! Acil taleplerimizin karşılanması için kenetlenelim; meslek örgütlerimizde, sendikalarımızda, UİD-DER’de birleşelim, mücadeleyi yükseltelim!