
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs gündemi ile birlikte sermaye sınıfı işçilerde, yoksul emekçilerde ve emekçi ailelerin çocuğu olan öğrencilerde tedirginlik ve korku oluşturmaya çalışıyor. Ne yapacağını bilemeyen örgütsüz kitleler bu korkunun etkisiyle giderek artan sömürü ve hak gaspları karşısında seslerini çıkaramıyorlar. Bu durum egemenlerin değirmenine su taşıyor.
Türkiye’de de egemenler ilk vakaları açıkladıktan sonra sözde önlemlerle tüm okulları kapattılar. Bu durumdan en çok etkilenenlerin başında devlet okullarında eğitim veren ücretli öğretmenler geldi. Yedek işgücü olarak görülen, ücretsiz nöbet tutturulan, angarya işlerde çalıştırılan yaklaşık 80 bin öğretmene herhangi bir güvence dahi sunulmadan “başınızın çaresine bakın” dediler. Kısacası on binlerce öğretmen açlık ve sefalete mahkûm edildi! Korona virüsünün gelmesiyle ücretli öğretmenlere bir darbe de buradan vurulmuş oldu. Devlet yetkilileri, “ücretli öğretmenlerle ilgili çalışmalarımıza devam ediyoruz” diyerek öğretmenleri başından savdı.
Kamu okullarında durum bu iken özel okullarda da durum pek farklı değil. Özel okullarda çalışan ve girdiği ders saatine göre ücret alan, geçimini böyle sağlayan on binlerce öğretmen mağdur duruma düşürüldü. Özel okullarda maaş karşılığı çalışanları ise maaş kesintileri ve geleceğe dair belirsizlikler düşündürüyor. MEB veya özel okul patronlarından öğretmenlerin mağduriyetine dair hiçbir şey duyulmuyor. Dahası özel okullarda esnek çalışma koşulları günün 18 saatine yayılmış durumdadır. Özel okul öğretmenleri sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar veli görüşmeleri yapmaya, internet üzerinden ders anlatmaya, öğrencilerin her türlü sorunlarıyla birebir ilgilenmeye zorlanmaktadır. Yani Koronavirüs sonrası öğretmenler daha fazla çalıştırılıp daha az ücrete mahkûm ediliyorlar.
Egemenler çeşitli argümanları kullanarak işçilerin aklını bulandırıyor. Yaşanan hak gasplarının arkasında maalesef öğretmenlerin örgütsüz olduğu acı gerçeği vardır. Kadrolu, özel, ücretli, sözleşmeli fark etmeksizin öğretmenlerin de işçi sınıfının bir parçası olduğunu bilerek bir araya gelmeliyiz. Birleşmeli, örgütlülük ve dayanışma ağları kurarak haklarımıza sahip çıkmalıyız.