
Her yerde olduğu gibi bizim fabrikada da gündem koronavirüs. İlk haftalarda göstermelik bazı tedbirler alındı. Bir A4 kâğıdına yapılması ve yapılmaması gerekenler yazıldı. Tabi tek düşünceleri “işçinin sağlığı” olan patronlarımız bunlarla yetinmedi. “Sosyal mesafe” uygulayarak bizi birbirimizden uzaklaştırdılar. Yaptığımız iş icabı bir araya gelmek zorunda kaldığımız için sosyal mesafe iş dışındaki zamanlar için geçerli oluyordu. Herhalde bu virüs çalışma zamanındaki temaslarımızda bulaşmıyor diye düşündük biz de! Ama patronlarımız bunlarla da yetinmedi. Sağlıklarını çok düşündükleri için olsa gerek, 50 yaş üstü ve belli başlı rahatsızlığı olan arkadaşları zorla yıllık izne çıkarttılar. Bizi düşünselerdi ücretli izin verirlerdi.
Geçenlerde Cumhurbaşkanı özel sektörde esnek çalışmaya geçiyoruz diye bir açıklama yaptı. Bunu duyar duymaz bizim patronlarda ampul iyice yandı. Öncelikle fabrikada 7 kişinin bir hafta ücretsiz izne gideceği söylendi. Fabrikada örgütlülüğümüz yetersiz olduğu için bu saldırıya yeterince ses çıkartamadık. Bu sessizliğimizden cesaret alan patronlarımız boş durmadı. Aradan 3 saat geçtikten sonra muhasebeci bizi tek tek yanına çağırdı. Bir ay ücretsiz izne çıkartıldığımızı söyledi. Ya bunu kabul edersiniz ya da çıkışınız yapılacak dedi. Bunun kabul edilemez olduğunu, bizim için bir felaket olacağını söylesek de nafile. Patronun bu saldırısına karşı da yeterince ses çıkartamadık. Biz sessiz kaldıkça onların saldırısının dozu git gide arttı. Örgütsüzlüğümüzün bedelini çok ağır ödüyoruz. İlk saldırıyı önleyebilseydik bu kadar pişkince hareket edemeyeceklerdi.
Aramızda üç çocuğu olan, evi kira olanlar var. Hiç birimizin gözünün yaşına bile bakmadılar. Bizi bir ay boyunca beş parasız gönderdiler evlerimize. Derler ya kör ister bir göz Allah verdi iki göz. Koronavirüs, Allahın bir lütfu gibi oldu patronlara. Normal zamanda yapamayacaklarını bugün bir çırpıda yapar oldular. Çevremizdeki birçok fabrikada ya ücretsiz izinler ya da çıkışlar aldı başını gidiyor. Haftalardır yaratılan korku ortamında insanlar hipnoz edilmiş gibi. Her şeyi kabul edecek hale gelmişler.
Üstelik bizim fabrikada siparişler azalmış ve işler düşmüş de değil. Aksine Çin’den alımlar düştüğü için işler çok daha arttı. Yani koronavirüs bahanesiyle çok daha fazla işi çok daha az işçiye yaptırıp kârlarını arttırdıkça arttıracaklar.
Evet bugün bir salgın var ortada. Hem de koronavirüsünden daha tehlikeli bir salgın. Yayılma hızı da dünyada koronadan daha fazla. Girdiği her ülkede milyonlarca işçiyi işsiz bırakan, milyonlarca insanı yoksullukla ve açlıkla baş başa bırakan bir salgın var: İşsizlik, yoksulluk salgını. İşsiz kalanların sayısı korona bulaşanların sayısından kat be kat fazla. Sadece ABD ve Çin’de 15 milyondan fazla işçi işsiz kaldı. Bu felaketin nedeni gözle görülemeyecek kadar küçük olan virüsler değildir. Kapitalist kâr düzenidir. Kapitalist sistem içine girdiği tarihsel krize “koronavirüs krizi” dedirtmeye çalışıyor. Bütün bunların asıl nedeni koronavirüs değil kapitalizm virüsüdür. Ve kapitalizm virüsünün aşısı da çoktan bulundu. Tarihimizde bunu çok iyi görebiliriz. Kapitalist sistemi değiştirecek olan tek aşı örgütlü işçi sınıfının gücüdür.