
Kapitalist düzenin yarattığı sorunların üzerini örtmeye çalışan egemenler, tüm dünyaya adeta bir korku filmi seyrettiriyor. İkiyüzlü sermaye sınıfı, işçi ve emekçileri korkutarak zihinlerini ele geçirmeye çalışıyor. Bunu da büyük ölçüde başarmış durumdalar. Çünkü bu havanın oluşmasına zemin hazırlayan işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğüdür.
Mesela daha birkaç ay öncesine kadar dünya meydanlarında işçilerin talepleri yükseliyor, sömürü düzenine karşı öfke dile geliyordu. Kabaran bu dalga, krizin ağırlaşan sonuçlarıyla birlikte daha da büyüyecekti. Ama bu gerçeklik egemenlerin uykularının kaçmasına sebep oldu ki birden bire onların imdadına koşan bir salgın patlak verdi! Daha düne kadar korkudan dışarı çıkamayan Macron, şimdi emekçileri dışarı çıkartmıyor. Hem de bu, işçilerin can güvenliği içinmiş! Şili’den, ABD’ye, Afrika’dan Asya’ya dek hep aynı hikâye! Öyle bir durum yaratıldı ki, insanlara ordunun sokakları doldurması virüse karşı alınan bir önlem gibi sunuldu. Çünkü toplarla, tüfeklerle virüsü vuracaklar! Milyonlarca işçi daha şimdiden işinden oldu. Yani aslında diyorlar ki bize “siz bu virüs hikâyesini yiyin, biz de sizi!”
Daha geçen yıl Sudan’da tüm baskı hatta kurşunlara rağmen korkmayarak meydanlara inen emekçi kadınlar “mermi değil sessizlik öldürür” demişlerdi. Korku duvarlarını yıkan, cesareti ve mücadeleyi kuşanan emekçiler 30 yıllık diktatörü devirdiler. Bugün işçi ve emekçileri doğrudan karşılarına almak istemeyen egemenler korkmamız için bir başka “tehdit” koydular önümüze. İnsanı ve doğayı hiçe sayan patronlar kim bilir daha ne dümenlerle çıkacaklar karşımıza. Patronların oyunlarını boşa çıkaralım! Gözümüzü açalım, gerçek tehdidin kapitalist düzen olduğunu bilelim!