
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, geçtiğimiz ay kadın iş cinayetleriyle ilgili bir rapor yayınladı. Raporda, son yedi yılda en az 817 kadın işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini bildirdi. 817 kadın işçinin 148’i çiftçi, 48’i esnaf, 621’i ücretli çalışandan oluşuyor. Yaşamını yitiren kadınların 54’ü ise göçmen işçi.
Bu veriler kapitalizmde işçilere verilen değerin ne olduğunu ve kadın emekçilerin de hayatlarının nasıl hiçe sayıldığını rakamların diliyle anlatıyor. Kapitalizmin yarattığı güvencesiz çalışma koşulları kadın emekçileri daha da fazla vuruyor. Çünkü kadınlar daha esnek ve daha güvencesiz çalıştırılıyor. Kadınlar daha çok sürekliliği olmayan geçici, kayıt dışı, güvencesiz işler için tercih ediliyor. Daha çok sömürü ve baskı altında çalışmak zorunda kalan kadın işçilerin yaşadığı problemler de kat be kat artış gösteriyor.
Kadın emekçilerin yüzde 40’ından fazlası kayıt dışı çalışmakta. Özellikle tarım sektöründe mevsimlik çalışan kadın işçiler, ev emekçisi olan kadın işçiler ve göçmen işçiler, en fazla kayıt dışı çalışmaya maruz kalan kesimler. Uzun saatler boyunca çalışan tarım işçilerinin çalışma ve barınma ortamları da çok sağlıksız. Temizlik, hijyen, su ve beslenme gibi en temel ihtiyaçların dahi karşılanmaması çok sayıda hastalığa sebep oluyor. Tarım işçileri çalışırken zirai ilaçlara maruz kalıyor ve ağır çalışma yükü altında eziliyorlar.
Ev emekçisi kadın işçilerin çoğu kayıt dışı çalışıyor. Bunun bir sonucu olarak çalışırken geçirilen kazalar da iş kazaları olarak görülmüyor. Evlere temizlik işi için giden Minire İnal 7 sene önce temizlik için gittiği evde camları silerken 3’üncü kattan düşerek yaralandı. Minire İnal’ın, SGK’ya ve çalıştığı evin sahibine açtığı hizmet tespit davasının, 7 senenin ardından “yasada ev işleri hizmetlerinde süreklilik arandığı ve bu süreklilik haftada en az 4 gün çalışmayı öngördüğü” gerekçesiyle reddine karar verildi. Yani ev temizliği iş, ev temizliği işçisi işçi dahi sayılmadı. Oysaki bu durum ev temizlik işinden ve işçisinden kaynaklanmıyor, yasaların yetersizliğinden kaynaklanıyor. Ev emekçileri her gün çeşitli kimyasallar içeren temizlik malzemeleriyle çalışmakta, yüksekte hiçbir önlem alınmadan cam silmekte, çeşitli psikolojik baskılara maruz kalmaktalar.
Çalışmak zorunda kalan göçmen kadın işçiler çalışırken türlü baskılara, aşağılanmalara ve tacize maruz kalıyorlar. Bir milletvekilinin evinde çalışan göçmen kadın işçi Nadira Kadirova’nın ölümü aydınlatılmadı. Çalıştığı işveren tarafından şiddete ve sömürüye maruz kaldığını bir videoyla kamuoyuna duyurmaya çalışan bir başka göçmen kadın işçi Sonam Karmu Sherpa’nın yaşadıkları göçmen kadın işçilerin çalışma koşullarının nasıl olduğunu anlatıyor. Çoğu kayıt dışı çalışan bu işçilerin hiçbir güvenceleri yok.
Tehlikeli işlerde ve gece vardiyalarındaki çalışmalarda kadın işçilerin korunup kollanmasıyla ilgili birçok mevzuat var. Hatta bazı riskli durumlarda kadınların çalıştırılması yasak. Ancak bunların hepsi kâğıt üzerinde kalıyor. Gerçekte ise patronları koruyup kollanıyor. Uzun saatler boyunca, vardiyalı bir şekilde ve gece çalışan birçok kadın işçi var. Özellikle fabrikalarda bu şekilde çalışma oldukça yaygın. Çeşitli dayatmalarla çalışma hızının artışı sağlanırken diğer taraftan da iş kazası sayısında ciddi miktarda artış gözleniyor.
Özellikle son zamanlarda iyice hissettiğimiz ekonomik kriz döneminde işsizlik kadınları daha çok etkiledi. Kadın işsizlik oranı resmi rakamlarda bile %16,6’ya yükseldi. Özellikle genç kadın işsizlik oranı istatistiklerde en yüksek işsizlik oranı olarak yer alıyor.
Aynı işi yapmalarına rağmen erkek işçilerden daha düşük ücret alan kadın işçiler hayata tutunabilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar. Kadın işçiler aynı işi yaptıkları erkek işçilerle eşit şartlarda çalışamaz ve kadın olduğu için ayrımcılığa uğrarken erkek işçilerle eşit ücret de alamamaktadır. Kadın işçiler; aynı düzeyde eğitim aldıkları erkeklerin ortalama ücretinin ancak yüzde 77,8’ini alıyorlar. Çalışma yaşamında kendilerine yer açabilmek içinse herkesten fazla çalışmak ve yük almak zorunda kalıyorlar.
Kadınıyla erkeğiyle çıkışsızlığa itilen işçi sınıfı bu sömürüden ancak birlikte mücadele ederek kurtulabilir. Yeni bir dünyayı ancak el ele vererek kurabilir.