Çin’in Wuhan kentinde korona salgını başladığının söylendiği günden beri, sermaye sınıfının medyası bütün silahlarını kuşanarak karşımıza geçti. Sermaye sınıfı her zaman yaptığı gibi kendisi perdenin arkasında durarak koronavirüsü “görünmez düşman” olarak gösterdi bizlere. Koronavirüsü özellikle görsel olarak öyle biçimlerde gözümüze soktular ki, gölgelerinin bile korona olabileceği şüphesini duyar oldu yoksullar. Bizdeki sermaye medyası ise sahibinin verdiği ayara göre önce “bizi teğet geçer, siz çalışmaya devam edin, bu gâvurların virüsü” dedi. Şimdiyse bir yandan halkı korkutup evlerine hapsetmeye çalışıyorlar öte yandan işçileri hiçbir tedbir almadan çalıştırıyorlar. İşçiler çalışmazsa sermayenin ölüm çanlarının çalacağını çok iyi bilir sömürücüler.
Dünyada Wuhan’ın adını duymayan işçi, emekçi, yoksul kalmadı. Sermaye medyasının yarattığı korku ve panik nedeniyle yakın akrabalar bile birbirinin kapısını çalmaz oldu. Yolda, sokakta, evlerinin balkonlarında birbiriyle göz göze gelen insanlar başlarını çevirir oldular. Evlerdeki dev televizyonlar şokun dozunu sürekli arttırıyor. Bu nedenle yoksul insanların aklı tamamen esir alınıyor. Önceden her akşam dizilerin esiri olan insanlar, şimdi de diken üstünde oturup Sağlık Bakanının açıklayacağı ölü sayısını bekliyorlar. Korku ve panik sürekli diri tutuluyor. Sermaye medyası ise meseleyi öyle köpürtüyor ki, yoksul insanlara adeta “sıra sende” mesajıyla ve atom bombası görünümlü korona görüntüleri eşliğinde korkuyu veriyorlar. Yüzlerinden sağlık damlayan cemaat başları ise aç, tenceresi boş, işsiz milyonlara dua etmelerini söylüyorlar. Öyle ki, sermaye sınıfı önce maske takmayı yoksulların beynine ışık hızıyla yerleştirdi. Ardından metal patronları bile maske üretmeye başladılar. Bacası tütmeyen fabrika durumundaki cemaatler de maske işine el attılar. Cemaat başları pamuk gibi yumuşak elleriyle dualı maske reklamını yaptılar. Hem de koronavirüsün dualı maske takanların yanına bile yaklaşamadığını üfürmekten geri durmadılar.
Düne kadar fazla su tüketmemek için azami dikkat eden insanlar birden hijyen uzmanı kesildiler. Televizyonlarda gördükleri ne varsa deniyorlar. Çamaşır suyunda ellerini bekletenden tutun, ellerini yüzüne götürürken korkudan tir tir titreyenlere, balkona bile çıkmayanlara kadar…
Kardeşler, bizler işçiler, emekçiler, kısacası yoksullar olarak zaten sağlıklı ve dengeli beslenemiyoruz. Düşük ücretlere uzun saatler çalıştırılıyoruz. Sağlıksız konutlarda oturuyoruz. Sağlıklı ve kaliteli uyku uyuyamıyoruz. Zihinlerimize dün olduğu gibi bugün de zehir şırınga eden sermaye sınıfının sahiplerine, onların çıkarını koruyan devlete, medyasına, hepsine dikkatlice bir bakalım. Onlar bizim gibi bir hayat sürmüyorlar. Sağlık dünyanın öte ucunda bile olsa ulaşıyorlar. Bizim asla ulaşamayacağımız sağlıklı gıdalarla besleniyorlar. Yani bu sömürü düzeni sürdüğü sürece dünya üzerindeki herkes için eşitlik, özgürlük, sağlık asla mümkün değil. O yüzden bırakalım sermayenin yarattığı sahte öcülerden korkmayı da asıl düşmana odaklanalım.