Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)

Anasayfa > Gündem > İşçiler Koronavirüse Karşı Nasıl Savaşmalı? > “Kaç O Virüslünün Yanından!”

“Kaç O Virüslünün Yanından!”

Gebze OSB’den bir metal işçisi kadın

17.04.2020

Bizim fabrikada korona günleri oldukça hareketli geçiyor. Hareketli dediysem, aman yanlış anlaşılmasın, alınan “önlemleri” kastetmiyorum. Ben doğrudan konuya gireyim. Geçenlerde, günlük hurda toplantısı için fabrikanın yönetim ve üretim bölümleri bir araya geldi. Bir de ne görelim? Günlerdir dezenfekte edilmiş kaptan köşkünden çıkmayan patronumuz toplantıya teşrif etmiş. Bunu gören Emin dayanamayıp “abla zaten izin alıp gideceğim ama gitmeden şu patronu da üretimden uzaklaştırsak nasıl olur?” dedi. Ben de “hayırdır cin fikirli, yine aklından ne geçiyor?” diye sordum. Kulağıma eğilip aklından geçenleri fısıldadıktan sonra, “gazan mübarek olsun” diyerek mutfağa gönderdim. Geriye döndüğünde elindeki peçeteyi burnuna yaklaştırıp içine bir nefes çektikten sonra, göğsünü gere gere toplantı masasına yöneldi. Daha bir iki hurda kontrol edilmemişti ki, Emin hapşırmaya başladı. Patron can havliyle üretimin ortasına koşup, elini kolunu savurarak çığlık çığlığa uzaklaşmaya başladı. Bir yandan kaçarken diğer yandan da müdüre “kaç o virüslünün yanından! Hemen gönderin onu! Atın şunu dışarı diyorum!” diye avazı çıktığı kadar bağırarak toplantıyı terk etti. Onu gören üretimdeki arkadaşlar kahkaha atmaktan bir süre üretime ara vermek zorunda kaldılar. Sonuçta gördük ki, koca patron da korku nedir bilirmiş. Bütün günümüz, aklımıza geldikçe gözlerimizden yaşlar gelene kadar bu olaya gülmekle geçti.

Güldük eğlendik. Ama bu gülüşmeler de bir yerde kendini acı bir tebessüme bıraktı. Bir kadın arkadaş “şunlara bak hele, kendi canlarına gelince ne kadar da tatlı oluyor. Bizim canımız onların umurunda bile değil” diyerek tepki gösterdi. Başka bir arkadaş da, “kendi odalarını dezenfektanla doldurdular, yemekleri de dışarıdan özel geliyor. Biz burada ölmüşüz kalmışız, kimin derdine?” dedi. Kahkahalarla yanımıza gelen başka bir arkadaş da “bizim patrona ne oldu öyle? Normalde forsundan geçilmezdi üretimde yürürken, şimdi korkudan az daha ayakları bir yerine değecekti” deyiverdi. Hal böyleyken tekrar gülüşmeler başladı. Sohbet ilerleyince yaşça büyük bir abimiz “benim yaşım ilerledi, risk grubundayım. Bizim için hiçbir önlem aldıkları yok. Varsa yoksa elinizi yıkayın. Yıkayalım da böyle nereye kadar gider?” deyince, abisi sendikalı bir fabrikada çalışan başka bir arkadaşımız o fabrikada alınan önlemlerden bahsetti. Anlattıklarını duyunca hepimiz anladık ki, bu fabrikada biz, virüs kadar bile görünür değiliz.

Emin’in hapşırık meselesiyle, biz ne kadar değersiz olduğumuzu, patronun canının ise ne kadar tatlı olduğunu görmüş olduk. O günden sonra patron fabrikaya hiç uğramaz oldu. Fakat 72 adet kameradan 7/24 bizleri izlemeye devam ediyor. Rahatsız olduğu her konuda fotoğrafları çekip müdüre gönderiyor. Aman iki kişi yan yana gelmesin, hemen hesabını soruyor. Müdüre gelince, o fabrikaya gelmek zorunda. Ama korkusundan üretime inemediğinden eline megafonu alıp penceresinden direktiflerini vermeye devam ediyor. Yine patrondan bir fotoğraf alan müdür, üretimi pencerenin altına toplayıp “siz öyle yapıyorsunuz, siz böyle yapıyorsunuz” diye bizi suçladıktan sonra ağzındaki baklayı çıkarttı. “Size zam yok” dedi. Sonra sözde bizim sağlığımız için öğlen yemeklerimize el koyup paket kahvaltılıklardan getirmeye başladılar. Çalışma saatlerinde dip dibe çalışmakta sorun olmuyor. Ama yemeğe giderken ellerinden gelse tek tek gönderecekler bizi. Son günlerde de yıllık izinlerimize göz koydular.

Tüm bu saldırılar üst üste gelince, tezgâh başlarında ne şaka yapanlar ne de kahkaha atanlar kaldı. Şimdilik fabrikaya genel bir sessizlik hâkim. Ama bu sessizlik fırtınadan önceki sessizliği andırıyor. İşsizlik kaygısı, borçlarını, kirayı, faturalarını yatıramama korkusu başladı herkeste. Çünkü egemenler, korkutulan toplumların amasız, fakatsız her şeyi kabulleneceğine güveniyorlar. Bunu iyi belletmek için de her an aynı şeyleri tekrar ediyorlar. Toplumun çoğunluğunu evlerine kapatarak, sokakları sessizleştirerek, toplumsal tepkileri bastırarak “önlem” alıyorlar. Onlar sözde bizleri düşünerek “önlem” almaya devam etsinler. Elbet koronavirüsün ardına sakladıkları ekonomik kriz gerçeği ortaya çıkacak. İşte o zaman, işçiler silkinip ayağa kalktığında, örgütlenerek haklarını aramaya başladıklarında aynı patronlar şöyle bağıracaklar; “Kaçın kaçın, işçiler geliyor!”

  • İşçiler Koronavirüse Karşı Nasıl Savaşmalı? [1]

Kaynak URL: https://uidder.org/kac_o_viruslunun_yanindan.htm

Links
[1] https://uidder.org/koseler/isciler_koronaviruse_karsi_nasil_savasmali