
Covid-19 salgını haftalardır tek gündem olmuş durumda. Bu virüsle içinde yaşadığımız kapitalist sömürü düzeninden kaynaklanan çelişkilerin üstü örtülmeye çalışılıyor. Daha şimdiden milyonlarca işçi ücretsiz izne çıkarıldı veya işsiz kaldı. Uluslararası Çalışma Örgütünün yayınladığı verilere göre önümüzdeki 3 aylık dönemde dünya çapında 195 milyon kişi işsiz kalacak. Patronlar salgını tam bir fırsata dönüştürmüş durumdalar. İşten atmalar, ücretsiz izinler aslında niyetlerinin ne olduğunu ortaya koyuyor. Bu vesileyle işçilerin mevcut yasal haklarının ne kadar yetersiz olduğunu, yıllardan beri patronların haklarımızı nasıl tırpanlayıp kuşa çevirdiğini bir kez daha görmüş oluyoruz. 4857 sayılı İş Kanununda patronların işten atma ve ücretsiz izne çıkarmaları karşısında işçiler lehine bir takım hükümler olsa da epeyce yetersiz. Üstüne bir de işçilerin, emekçilerin korkutularak evlerine kapanmaları sağlanıyor, mevcut yasalar bile işletilmiyor ve kimse hakkını aramıyor. Bu süreçte kronik hastalığı olan işçilerin mağduriyeti iki kat daha büyüktür. Kronik hastalığı olan işçiler için yasada en ufak bir olumlu hüküm dahi bulunmamaktadır.
Örneğin İçişleri Bakanlığının 21 Martta yayımladığı genelge ile “65 yaş üstündeki vatandaşlar ile bağışıklık sistemi düşük ve kronik akciğer hastalığı, astım, KOAH, kalp damar hastalığı, böbrek, hipertansiyon ve karaciğer hastalığı olanlar ile bağışıklık sistemini bozan ilaçları kullanan vatandaşlara” sokağa çıkma yasağı getirildi. İş Kanununa göre bu yasaklama nedeniyle işe gidemeyenlere işverenin ilk hafta için yarım ücret ödeme yükümlülüğü bulunuyor. Ancak işverenler fırsattan istifade yarım ücreti gasp ettiler. Hemen hiçbir işyerinde bu ödeme yapılmadı. İşin niteliği gereği, kronik hastalığı olan işçiler evde çalışma imkânı olmayan bir işte çalışıyorlarsa ilk haftadan sonraki günlerde işverenin bir ücret ödeme zorunluluğu bulunmuyor.
Normal şartlarda bile işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önemleri alınmadığı için risk altında çalışan kronik hastalığı olan işçilerin mevcut şartlarda mağduriyetleri daha da artmaktadır. Kısacası yasalarda kronik hastalığı olan işçileri koruyacak bir madde bulunmuyor. Kimyasal madde üretimi yapan ve havalandırması dahi bulunmayan bir işyerinde çalışmaktan daha tehlikeli ne olabilir? İşçiler olarak zaten yıllardır işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmayan işyerlerinde çalıştırılıyoruz. Bu koşullardan en çok etkilenenler ise yine kronik hastalığı olan işçilerdir. İşyerlerinde sadece Covid-19 değil, tüm tehlikelere ve hastalıklara karşı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalı, kronik hastalığı olan işçiler için ayrıca ek önlemler alınmalıdır. Bunun için işçiler olarak moralimizi bozmadan mücadelemizi yükseltmeliyiz. Çünkü kaybedecek bir şeyimiz yok.