2019 yılında pek çok ülkede yoksulluğa, işsizliğe ve eşitsizliğe karşı milyonlar sokaklara dökülmüş, egemenlerin uykusunu kaçırmıştı. Bu ülkelerden biri de Lübnan’dı. 17 Ekim’de başlayan protestolar yeni yılda da devam ederken, koronavirüs korkutması ile egemenler işçileri evlerine hapsetmek istedi. Bu aldatmaca kısa süre için başarılı olsa da binlerce Lübnanlı emekçi 17 Nisanda başta Beyrut olmak üzere pek çok kentte tekrar sokaklara döküldü.
Lübnanlı emekçiler aylardır, artan yoksulluğa ve iktidarın yolsuzluklarına karşı mücadele ederken yeni saldırılarla karşı karşıyalar. Fiyatlar yükseliyor, işçilerin alım gücü düşüyor. Ücret kesintileri ve işten atmalar artıyor. Tam da bu süreçte koronavirüs bahane gösterilerek sokağa çıkma yasakları getiriliyor. Egemenler işçileri adeta açlığa mahkûm ediyorlar. Emekçiler ise tıpkı Tunuslu, Bangladeşli sınıf kardeşleri gibi soruyor: “Koronavirüsten mi ölelim, açlıktan mı?” Polis saldırılarının gerçekleştiği protesto gösterileri devam ederken, işçilerin öfkesi giderek büyüyor. İşçiler bu süreçte de yolsuzluklara devam eden hükümete şöyle sesleniyorlar: “Koronavirüs egemenlerin yolsuzluğunu durduramıyorsa bizi de durduramaz!”
Egemenler yarattıkları panik ve korku atmosferiyle işçilerin haklarına yönelik saldırılarına hız veriyorlar. İşçi ve emekçilere “evde kal” çağrıları yaparak oluşacak tepkinin önüne geçmeye çalışıyorlar. Krizin kaynağının kapitalist sistem olduğu gerçeğini gizlemeye çalışıyorlar. Ama egemenlerin tüm bu çabaları açlıkla karşı karşıya kalan işçilerin gerçeği görmesini engelleyemiyor. “Evde kal” çağrılarına karşılık olarak Lübnanlı işçiler, “Bizi istedikleri kadar korkutmaya çalışsınlar. Artık bu yalanlara geçit yok!” diye haykırıyorlar.