“Koronavirüs salgınıyla tüm insanlık mücadele ediyor. Bu bir dünya savaşı gibidir, bu durumda hepimiz aynı taraftayız.” Bu sözler, dünyanın en zenginleri sıralamasında ikinci sırada yer alan Bill Gates’e ait. Son günlerde Gates’in yaptığı açıklamalara benzer pek çok söz dökülüyor sermaye sahiplerinin ağızlarından. Topyekûn yürütülen bu savaşta hepimizin aynı tarafta, aynı safta olduğumuzu üstüne basa basa vurguluyorlar. Peki, gerçekten aynı tarafta mıyız?
Krizi fırsata çevirmekte pek ustaca davranan patronlar sınıfı, şimdi de kendi yarattıkları krizin üzerini örtmek için koronavirüse sarılıyorlar. Bunun faturasını da tabi ki biz işçilere ödetmeye çalışıyorlar. Hemen her sektörde yıllık izinler gasp edildi, ücretsiz izinler, işten atmalar, ücret kesintileri yaşanıyor. Yani biz işçilerin payına yoksulluk ve işsizlik düşüyor. Hal böyleyken birileri çıkıp aynı tarafta olduğumuzu söyleyebiliyor. Ne büyük bir aldatmaca!
Ay sonunu getirmek için kılı kırk yaran on binlerce işçi, emekçi şimdi işsizlik tehdidiyle karşı karşıya. İşçilere gelince eli pek sıkı olan iktidar, sıra patronlara gelince kesenin ağzını açtıkça açıyor. Tabi bu kesenin kaynağının İşsizlik Fonu olduğunu herkes biliyor. Sermayedarlara 100 milyar liralık yardım paketi açıklanıyor. Şehir dışına, yurt dışına çıkışların yasaklandığı bu günlerde uçak bileti ve konaklama gibi neredeyse minimuma inen ihtiyaçlara KDV indirimleri yapılıyor. Fakat en temel ihtiyaç maddelerine; ekmeğe, soğana, patatese veya ete KDV indirimi yapılmıyor. Aksine fiyatlar arttıkça artıyor. Bir diğeri, 100 milyarlık paketi patronlara altın tepside sunanlar, “yardıma muhtaç” kişilere 1000’er liralık ödeme yapmaya gelince bin dereden su getiriyorlar.
Tüm bunların dışında bir de bizzat Erdoğan tarafından başlatılan yardım kampanyası var. Bu kampanyaya milyarlar aktaran bakanlar, oda başkanları, iş adamları, sıra çalıştırdıkları işçilere gelince ne yapıyorlar sizce? Görünen köy kılavuz istemez demiş atalarımız. Her şey ayan beyan ortada. Bir yanda “evde kal” denirken ölümle burun buruna, iş güvenliği önlemleri olmadan çalıştırılan yüz binlerce işçi, öte yandaysa işten atılmış ya da ücretsiz izinle eve hapsedebilmiş on binlerce işçi.
Her yeni günde işini kaybeden işçilere tüm dünyada milyonlar eklenirken, aynı tarafta olduğumuzu söyleyen dünyanın sayılı zenginleri kendilerine adalar satın alıyorlar. Üstelik telaffuz etmekte bile zorlanacağımız rakamlara. İşte vicdandan yoksun, bir avuç insanın çıkarları için var olan kapitalist sistem. Şimdi soruyoruz biz ve onlar aynı tarafta mıyız?
Sermaye sahipleri kendi kârlarını korumak ve arttırmak için birbirleriyle yarışırlar. Fakat biliyorlar, ellerindeki zenginliğin kaynağı ve asıl sahibi biz işçileriz. Bu yüzdendir ekranlarda bu kadar konuşmaları. İşçileri korku ve panik havasına sokmaları bu yüzdendir. İktidar sahiplerinin asıl niyetlerini, korkularını görmeyelim diyedir. Bu toz bulutu içinde doğruyla yanlış, akla kara birbirinden ayırt edilemesin diyedir tüm çabaları. Bu çabaları bizler ancak örgütlü işçiler olarak boşa çıkarabiliriz. Tıpkı bundan yıllar önce sekiz saatlik işgünü için mücadele eden Amerikan işçi sınıfı gibi. Amerika’da başlayan bu mücadele dünya işçi sınıfı tarafından sahiplendi. İşçiler birlikte hareket ederek, dayanışmayla kazandılar bu çetin mücadeleyi. Bizler de bugün ancak birliğimizi güçlendirerek, dayanışma içinde bulunarak söylenen yalanların karşısında durabiliriz. Hem geçmiş işçi kuşaklarının mirasına sahip çıkmak hem de yarınlara mücadele ruhunu taşımak bizim boynumuzun borcudur.