
Bağıran bir anne… Doğar doğmaz açların arasında bulmuş kendini Aç yatmış aç kalkmış… Soğukta kalmış evi çatısız… Sırtlanmış hayatın bütün keşmekeşini Boynu bükük sırtı kambur gelmiş bu günlere Milyonlarca açın içinde bir açtır o da Üyesidir açlar korosunun. Açlar korosu! Bir haykırıştır türküleri Hep acıdır çıkarttıkları sesler Öyle aç aç bağırır dururlar, yakarır dururlar. Açlar korosu! Çocuktur, yaşlıdır, gençtir, kadındır, erkektir Hepsinin de çıplaktır ayakları Paltoları yırtıktır açlar korosu mensuplarının Bir umut derler ve aç biilaç çıkarlar sokaklara Bu gece sahne hınca hınç dolu Açların üzerinde her zamanki kostümleri Yırtık pantolon ve yamalı gömlek Bir de ayakkabı görmemiş nasırlı ayaklar Çıkıyor sahneye bağırıyor gözünde yaş Ellerinde yırtılmış buruşmuş poşetler Bağırıyor! Yüreğinde doymak umudu ile Utanarak bakıyor yanındaki çocuğuna Biraz da onun için dökülüyor gözlerinden yaşlar Bağırıyor açlar korosunun annesi; Açım diyor ekmek istiyor Açım diyor aş istiyor, “artık yemek” istiyor Sesi yerle gök arasında gidip gidip geliyor Sahne haykırışın yankısıyla inim inim inliyor Bir parça ekmek buluyor Bir de soğumuş bir tabak yemek Midesini dolduruyor bununla Ve buruk bir sevinçle kalbini… Tutuyor elinden çocuğunun Onun da elinde çöpten bulduğu, Üstü başı çamur, toz içinde bir bez bebek Yavaş yavaş iniyorlar sahneden Boynu bükük sırtı kambur… Sahne yavaş yavaş kararıyor karanlığın bağrında Gece yutuyor her şeyi Sessizleşiyor yine her köşe Midesinin sesleri duyuluyor sadece açların Her biri ayrı bir türkü ayrı bir hikâye… Çıkacak açlar korosu yine sahneye Bu sefer sadece yemek demeyecekler Açız demeyecekler. “Kahrolsun düzeniniz! Kahrolsun yarattığınız bu sefalet!” diyecekler. Öyle tek tek de değil hep birlikte bağıracaklar Bütün açlar tek ses olacak Dolacak yerle gök arası umudun türküleriyle Ve yıkacaklar bu her yanı çamura batmış çürük sahneyi.