18 Mayısta “normalleşme”ye geçen İtalya’da hükümet, sosyal mesafe kurallarına uyulmasını sağlamak gerekçesiyle 60 bin gönüllüyü “sivil yardımcı” adı altında milis güç olarak görevlendirmeyi planlıyor. Bölgelerden Sorumlu Bakan Francesco Boccia’nın önerdiği ve İtalya Belediyeler Birliği (ANCI) Başkanı Antonio Decaro tarafından desteklenen projeye göre, hâlihazırda işsiz olup devletten ödenek alan gönüllülerden oluşturulacak bu ekip barlarda, kafelerde, kiliselerde, plajlarda, pazarlarda, kısacası kalabalıkların olduğu yerlerde sosyal mesafeyi koruma konusunda insanları denetleyecek ve uyaracak! Bu girişimin ülkede otoriterleşmeyi arttıracağı eleştirilerine karşılık projeyi savunan Boccia, görevlendirilen kişilerin muhafız ya da bekçi değil sadece sivil gönüllüler olacağını söylüyor. Bunun iyi niyetli, masum bir proje olduğuna ikna etmek için de karantina sürecinde yaşlılara, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olan gönüllüleri örnek gösteriyor. Oysa kişilerin, sivil toplum kuruluşlarının gönüllülük temelinde yaptığı yardım çalışmaları ile bizzat devlete bağlı olarak bir nevi bekçi gibi görev yapacak sözde sivillerin işlevinin aynı olamayacağı gün gibi ortada. Bu tür “sivil” oluşumların zaman içerisinde neye evrildiğini ise İtalya’da Mussolini’nin faşist iktidarı altında yaşanan yıllara bakarak görmek mümkün.
Koronavirüs salgını bahanesiyle bütün dünyada otoriterleşme ve baskılar artmış durumda. Egemenler bütün ülkelerde ağız birliği yaparak “yeni normal”den dem vuruyorlar. Virüsle yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini söyleyerek bizi otoriter ve baskıcı uygulamalara ikna etmeye çalışıyorlar. “Yeni normal”in ne anlama geldiği İtalya’da hayata geçirilmeye çalışılan “sivil yardımcı” uygulamasından anlaşılıyor. Gerekçenin insan hayatı olarak ortaya konması, “sivil yardımcıların” gönüllü olması, devletten ayrıca bir ödenek almayacak olmaları, yapacakları işin bir “hayır işi” olarak gösterilmesi asıl niyeti perdelemek içindir. İtalyan egemenlerinin derdi insanların sağlığı ya da iddia ettikleri gibi ikinci dalga tehlikesi değil, insanların içine düşürüldükleri işsizlik ve yoksulluk sarmalına itiraz etmek için yan yana gelmelerini önlemektir. Polisin yanı sıra milis güçleri oluşturarak insanları denetim altında tutmaktır.
Türkiye’de de salgından korunmak gerekçesiyle sokağa çıkma yasağının uygulandığı günlerde bekçi ve polislerin gencinden yaşlısına insanlara şiddet uyguladığı olaylara tanık olduk. Dört yıl önce mahallelerde huzur ve güvenliği sağlamak gerekçesiyle işe alınan, 2020 yılının Ocak ayında kimlik sorma ve silah taşıma yetkisi de verilen bekçilerin artan şiddeti Türkiye’deki “yeni normal”in özeti niteliğinde. İtalya’da kurulmak istenen 60 bin kişilik milis gücü de Türkiye’de görülen polis ve bekçi şiddeti de aynı gerçeğe işaret ediyor: Egemenler yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe ittikleri yoksul işçi ve emekçi halka korku ve baskı ile boyun eğdirmek istiyorlar. Onca adaletsizliğe karşın toplumdan tek bir itiraz yükselmesin diye şiddeti körüklüyorlar. İşte bu nedenle korkuyu bir kenara koymak, örgütlenmek, birlik olup egemenlerin zulüm düzenine itiraz etmek büyük önem taşıyor.