
Vakti zamanında mahallelerde, köylerde, kasabalarda, semt merkezlerinde halkı eğlendirmek için sirk gösterileri düzenlenirmiş. Bu sirkler o kadar etkili olurmuş ki, ülkeyi yönetenler halkı oyalamak için bu sirklerin kurulmasını özel olarak teşvik ederlermiş. Bu gösterilerde birçok akrobatik hareket, sihirbazlık, soytarılık ve cambazlık yapılırmış. Ahali gösterileri merakla izler, kendinden geçmiş bir şekilde eğlenirmiş. Hal böyleyken hırsızlar boş durur mu? Hırsızlar, ahalinin dikkati dağılmasın diye “cambaza bak cambaza” diye feveran edermiş. “Aha düştü, aha ayağı kayacak” diyerek ödü kopan insanlar, ecel terleri dökermiş. Dikkatlerini cambaza veren ahalinin cebinde ne var ne yok birer birer kaybolurmuş. Paralarının çalındığını ancak gösteri bitip evlerine yollanınca anlayan ahali için iş işten çoktan geçermiş.
İşte “cambaza bak” sözü de buradaki hikâyeden gelir. Birçoğumuz bu hikâyede paralarını çaldıran halka “bu kadar da olur mu canım, zamanın insanları çok safmış!” deyip güleriz. Bunun anlamı şudur: “Biz olsak aynı tezgâha düşmeyiz!” Öyle mi gerçekten? Mesela işçi sınıfının geneli olarak neden tüm dünyada egemenlerin koronavirüsü hak gasplarının üzerini örtmek için tepe tepe kullandığını göremiyoruz? Neden onların sinsi planlarına alet oluyoruz? Maalesef örgütlü olmayan birçok emekçi, kapitalistlerce ipteki cambaz misali kullanılan koronavirüs tuzağına düşüyor. Oysa asıl mesele şu günlerde olanın ne olduğunu anlamak ve ona göre örgütlü mücadele yürütmek değil mi?
Bugün tüm dünyada evlere hapsedilen emekçilere büyük oranda televizyonlar aracılığıyla devasa bir sirk gösterisi düzenleniyor. Bu sirk gösterisinde kimler yok ki? Patronlar sınıfının hizmetindeki tüm medya sözcüleri, hükümetler, bilim kurulları, Dünya Sağlık Örgütü ve daha niceleri… Henüz Covid-19 vaveylası kopartılmamışken, ABD’den Fransa’ya, Lübnan’dan Şili’ye işçi sınıfı kapitalizme karşı ayaktaydı. Neden ayaktaydı? Çünkü kapitalizm akıl almaz bir eşitsizlik yaratmış, yüz milyonları işsizliğe ve yoksulluğa itmiş durumda. Birçok ülkede isyanlar sürerken, 2020’nin başında dünya ekonomisi çöküş işaretleri vermeye başladı. İşte egemenler tam da bu anda, normal zamanlarda umursamayacakları bir gribal salgına sarıldılar.
Cambaz olarak milletin önüne çıkartılan, koronavirüs şişirildi ve sirk gösterisi başladı. Tüm ülkelerde Covid-19 üzerinden peyderpey korku atmosferi oluşturuldu. Meydanları dolduran işçiler önce şaşakaldı sonra paniklemeye ve korkmaya başladı. Çünkü henüz düşmanlarının tuzaklarını anlayabilecek kadar örgütlü bilince sahip değillerdi. Kalabalıklar yavaş yavaş meydanları terk ederken, tezgâhı kuranlar sinsi sinsi gülerek ellerini ovuşturmaya başladı. Artık kapitalistler işçileri koronavirüs bahanesiyle istedikleri gibi işten atabileceklerdi. Bir taraftan “sosyal mesafe” diyorlardı, diğer taraftan işçilerin kazanılmış sosyal haklarını gasp ediyorlardı. İşçiler tam itiraz edecek oluyor ama onlar hemen, “koronaya bak koronaya, bu koronanın bitmesi iki seneyi alır, aşı bir buçuk seneye ancak bulunur, aman evlerinizden dışarı çıkmayın, ikinci dalga gelebilir” diye feryat figan etmeye başlıyor. Tam işçiler “ne oluyoruz yahu” diye yan yana gelip birbirlerine sormak isterken “hoop dur bakalım, SOSYAL MESAFE” diye çığırmazlar mı? Ancak bir taraftan da milyonlarcasını iç içe çalıştırmaya devam ediyorlar. “Bu ne ikiyüzlülük?” diye sorulunca; fedakârlık, kahramanlık mavalları okunuyor. Hemen ardından koronavirüs vaka sayaçlarını çalıştırmaya başlıyor ve şöyle diyorlar: “Yahu sen onu bunu boş ver de vaka sayaçlarına bak vaka sayaçlarına!” Yani işsizlik, yoksulluk, açlık varken, “canından kıymetli mi canım! Salla gitsin, pandemiye bak pandemiye” diyorlar”
Dünyada gerçekte küresel bir kriz var ama onlar “ne krizi kardeşim koronaya bak koronaya!” diyerek bu krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalıyor. Gerçekte iki sınıfın savaşı alabildiğine derinleşiyor ama acı olan şu ki sınıfımız kendisine karşı bir savaş yürütüldüğünün henüz farkında değil. Yani kendisine savaş açıldığını, savaşta olduğunu fark etmeyen yüzde 99 var. Ama şimdilik! Şimdiden dünyanın birçok ülkesinde işçiler kıpırdanmaya başladı. Elbette gün geçtikçe de daha fazla sayıda işçi çelişkilerin daha çok farkına varacak. Çünkü mızrak çuvala sığmıyor! Onların asıl korktuğu, işçiler arasında yaygınlaşabilecek “örgütlenme salgınıdır” ve bunun tüm emekçi kitleleri “enfekte” etmesine asla engel olamayacaklar.