
Merhaba dostlar,
UİD-DER sitesinde fotoğraf, film ve şarkılarla emek, tarih ve yaşama dair paylaşımları dört gün boyunca ilgiyle takip ettim. Bu paylaşımlar sayesinde şu anda benim de içinde yer aldığım sınıf mücadelesinin ne kadar eskilere dayandığını, sahip olduğumuz hakların ne büyük mücadelelerle elde edildiğini bu kez fotoğraflarla, videolarla görmek gerçekten çok anlamlıydı. İzlediğim filmlerde, okuduğum kitaplarda hissettiğimden çok daha başka duygular hissettim bu kez. Tarihte yolculuk yapıyor gibiydim dört gün boyunca.
Paylaşımların ikinci gününde yine güncelleme var mı diye bakarken bir sürprizle karşılaştım. Berec Pil fabrikasında kadın işçilerin mücadele ettiğini gösteren fotoğrafları görünce çocukluğuma döndüm. 2005 yılında henüz 12 yaşında bir çocukken Gaziosmanpaşa’da börekçi dükkânında çalışıyordum okuldan kalan zamanlarda. Bazı günler gecenin 2’sinde, 3’ünde dükkânı açtığım olurdu. İki şubesi vardı börekçinin. Rami ile Berec arasında mekik dokurdum sürekli. Çalışmadığım günler ise Berec sokaklarında oyunlar oynardık arkadaşlarla. Terk edilmiş, pencere ve kapıları dökülmüş binalar vardı o zaman. Bu binaların içine girer çıkardık. Bazen bu terk edilmiş yapılara bakar, bu koskoca binaların neden kullanılmadığını sorardım kendi kendime. Çocuk olduğum için çok da üstelemezdim tabii. Boş binaların yanında bir de kocaman iş hanları vardı, içinde yüzlerce işçinin çalıştığı. İşçilerin çoğu börekçi dükkânına gelirlerdi. Sabahları alelacele poğaçalarını alıp giderler, öğle aralarında ise çay içip sohbet etmeye gelirlerdi. Çocuk aklımla hatırladığım aralarında güzel bir ilişkinin olduğuydu. Kalabalık gruplar halinde gelir, şen şakrak sohbet ederlerdi. Ama bulundukları semtte bir zamanlar böyle önemli bir grev olduğunu bildiklerini sanmıyorum.
Ben de 15 yıl sonra UİD-DER sayesinde öğrendim bunu. Meğer sokaklarında koşturduğum, terk edilmiş binalarına girip çıktığım Berec’te bir pil fabrikasında bir grev yaşanmış bir zamanlar. Hem de çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ilk grev! Bu denli kitlesel ilk grev! Sonra öğrendim ki semte adını veren de bu fabrikaymış. Bu sayede bir kez daha anladım ki, şimdi yaşadığımız, sokaklarında gezdiğimiz ne çok yer varmış geçmişte mücadelelerin verildiği. Mesela Kartal’ı düşünüyorum. Eskiden hiç bakmadığım gözle bakıyorum şimdi Kartal’a. 15-16 Haziran’da binlerce işçi bu semtteki binalardan aktılar yollara diyorum. Kim bilir nasıl çınlamıştır işçilerin sesleriyle bu sokaklar da! Ya da Haliç geliyor aklıma. Piyer Loti’ye çıkıp manzarasını seyrettiğimiz Haliç’te de bir zamanlar grevler, direnişler olmuş meğer. Haliç’in dibinde altın var mı bilmem ama Haliç’in üstünde alın teri olduğu kesin.
Evet, nice mücadeleler verilmiş bu topraklarda. Üstelik çok uzak olmayan tarihlerde… Ama kendi sınıfımızın tarihiyle koparılmış bağlarımız. 12 Eylül faşist darbesiyle aktarma kayışlarımız koparılmış. Neyse ki UİD-DER gibi bir aktarma kayışımız var. Bize sınıfımızın tarihini ve kurtuluş yolunu gösteriyor örgütümüz. Biz genç işçileri sınıfımızla tanıştıran, geçmiş mücadele deneyimlerini aktaran mücadele örgütümüz UİD-DER’e sonsuz teşekkürler. Geçmiş bizimdir, gelecek ellerimizdedir. İyi ki varsın UİD-DER!