8 yaşında bir kız çocuğu hayata dair ne kadar şey bilebilir? Hayatın yükünü ne kadar sırtlayabilir? Adı üstünde çocuk… Çocuk oyun oynamak ister, gülmek ister. Gelecek henüz çok uzaktır onun için. Büyümek için, hayatın yükünü taşımak için önünde daha uzun yıllar vardır. Zehra da bir çocuktu. 5 yaşındaki fotoğrafında mutlu, gülen bir çocuk olarak görünüyor. Çocuklar ne kadar olumsuz koşullarda olurlarsa olsunlar yine de çocuk olmanın verdiği saflıkla gülmeyi de oynamayı da bilirler. Belli ki Zehra da öyleydi. Ta ki, 8 yaşına geldiğinde bilmediği insanların yanına hizmetçi olarak çalışmaya gönderilene kadar.
Çoğu anne çocuğunu evde yalnız bırakmaya, 50 metre ötedeki markete bile tek başına göndermeye çekinir. Ama çocuk Zehra evinden 500 kilometre uzağa, hiç tanımadığı insanların yanına gitti hizmetçilik yapmaya. Küçük bir kız çocuğu, küçücük elleriyle, kuş tüyü kadar hafif bedeniyle ne kadar iş yapabilir ki? Ama sadece iş yapmadı Zehra, patronları tarafından dövüldü, cinsel istismara maruz kaldı defalarca. Kâbus gibi 4 ay geçirdi o evde. Ve bir gün, kafesinde duran papağanın yanlışlıkla kaçmasına sebep olunca öldüresiye dövüldü karı-koca patronlar tarafından. Durumunun ciddi olduğunu gören patronları apar topar hastaneye götürdüler onu ve hayati riski olduğunu öğrenince sessizce sıvıştılar hastaneden. Çok değil bir gün dayanabildi Zehracık ve 1 Haziranda yaşam mücadelesini kaybetti. Yaşasaydı gün yüzü görecek miydi, kölelikten kurtulup oyun oynamaya, okuluna geri dönebilecek miydi, bilmiyoruz. Zehra artık yok… Bu kahrolası sömürü düzeninde Zehra’nın payına ancak 8 yıl yaşamak düştü. İki kere öldürdüler Zehra’yı. Önce çocukluğunu elinden alarak öldürdüler, sonra da hayatını…
Zehra 6 çocuklu yoksul bir ailenin üçüncü çocuğuydu. Bütün çocuklarına bakabilecek, onları okutabilecek durumu yoktu ailesinin, milyonlarca yoksul Pakistanlı gibi. Yoksul aileler aylık ya da yıllık sözleşmeler yaparak küçük çocuklarını zengin semtlerine hizmetçi olarak gönderiyor Pakistan’da. Önce 8,5 milyon çocuk işçiden biri oldu Zehra. Sonra da son 10 yılda kayıtlara geçen, çalışırken işkence ve tecavüze uğrayan, öldürülen 140 çocuktan biri… Mesela geçtiğimiz yıl 16 yaşında bir kız çocuğu hizmetçilik yaptığı kişiler tarafından sırf yemeklerinin bir kısmını yediği için öldürülmüş. Ülkedeki insan hakları örgütleri, gerçekte şiddete uğrayan çok daha fazla sayıda çocuk olduğunu söylüyor. Özellikle ev işlerinde çalıştırılan kız çocuklarının cinsel istismara uğraması çok yaygın, ancak aileler tarafından genellikle gizleniyor. 15 yaşından küçük çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen 264 bin çocuk ev işlerinde çalıştırılıyor. Yemek, temizlik, ütü ve hatta bebek bakımı yaptırılıyor çocuklara. Üstelik günde 15 saate varan sürelerde çalıştırılıyorlar. Yani çocukların uyumadıkları saatler hep iş yapmakla geçiyor.
Bugün dünyada 152 milyon çocuk işçi var. Eğitim hakları, çocukluklarını yaşama hakları ellerinden alınmış, küçücük bedenleri hayatın yükü altında ezilmiş 152 milyon çocuk! Bir de Zehra gibi yaşama hakları ellerinden alınan, şu koskocaman dünyamıza sığdırılamayan yüz binlerce çocuk var. Hani vahşi kapitalizm geçmişte kalmıştı? Hayır, vahşi kapitalizm geçmişte kalmadı. Bu yaşlanmış, çürümüş sömürü düzeni, aynı vahşetle işçi sınıfının çocuklarını kan ve gözyaşı değirmeninde öğütmeye devam ediyor. Ama artık çocuklarımızı bu yaşlı cadıya kurban vermek istemiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde çocuklarımız böylesi bir yaşamı hak etmiyor. Çocuklarımızın özgürlüğe doğacağı yeni bir dünya kurmak bizim ellerimizde. Gelin, çocuklarımızın avuçlarındaki özgürlük tohumlarını daha fazla bekletmeyelim. O tohumları yeşerteceğimiz güzel günler için birlikte mücadele edelim.
İnsanlar sizi çağırıyorum:
kitaplar, ağaçlar ve balıklar için,
buğday tanesi, pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
üzüm karası, saman sarısı saçlar ve çocuklar için.
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
çocukların avuçlarında yeşerecekler.