
Çanakkale’de üretim yapan Dardanel fabrikasında çalışan bazı işçilerde koronavirüs tespit edilmesi üzerine fabrika içindeki tüm işçiler, birlikte üretime devam edecek şekilde “gözetimli” karantinaya alındı. Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulunun kararıyla, 27 Temmuz-9 Ağustos tarihleri arasında 14 gün sürecek bu karantina süresince işçiler mesai saatleri içinde çalışacak, mesai saatleri dışında yurtlarda kalacak. Bu kurul kararıyla birlikte yıllık izinler iptal edildi, resmi sağlık raporu olmayan işçilerin işbaşı yapması zorunlu kılındı. Virüs bulaşma şüphesiyle evlerinde izolasyona tabi tutulanlar işbaşı yapmaya çağrıldı.
Normal şartlarda bir işçinin hasta olması durumunda tedavinin yanı sıra evinde dinlenerek iyileşmesi sağlanır. Dardanel’de ise hastalanan işçiler hem fabrikada karantinaya alınıyor hem de üretime devam etmeleri isteniyor. Yıllık izinde olanların izinlerinin iptal edilmesinden, enfekte olduğu şüphesiyle evde izolasyona tabi tutulan işçilerin fabrikaya gitmeye zorlanmalarından bir kez daha anlaşılıyor ki kapitalist sömürü düzeninde en önemli şey patronların kârı, üretimin aksamadan devamıdır. İşçilerin sağlığınınsa en ufak bir önemi yoktur.
Dardanel yönetiminin işçilere attığı mail şöyle: “Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı doğrultusunda Çanakkale Fabrikamızda çalışan tüm personelimiz 14 gün gözetimli karantina kapsamına alınmıştır. Yıllık izinde olan personelimizin izinleri iptal edilmiştir. Resmi sağlık raporu olmayan personellerimizin de işbaşı yapması zorunludur. Covid temas etkisi ihtimaline karşı kişilere verilen ev izolasyonu da bu uygulama ile birlikte kaldırılmıştır ve gözetimli karantina kapsamına alınmışlardır. Bu doğrultuda 27 Temmuz 2020 Pazartesi-9 Ağustos 2020 Pazar tarihleri arasında çalışanlarımızın sadece fabrika sahasında ve belirlenecek olan konaklama yerlerinde bulunmasına izin verilmiştir. Bu uygulama İl Umumi Hıfzıssıhha Kurul Kararı sonucu alındığından uyulması zorunludur. Uymayan personele yetkili merciler tarafından 3.150 TL idari para cezası uygulanacağı gibi, kolluk kuvvetleri tarafından konaklama yerlerine gelmeleri sağlanacaktır. 14 günlük süre zarfında konaklama, yemek ve servis hizmetleri şirketimiz tarafından karşılanacaktır. 27 Temmuz Pazartesi mesai çıkış saati ile birlikte personelimizin konaklama yapılacak olan yurtlara sevkleri ve yerleşim işlemlerine başlanacaktır. Niyazi Önen Gıda üretimi şu anda faaliyet göstermediğinden dolayı gelişmelere göre daha sonradan bilgilendirilecektir. Ekipleriniz aracılığı ile çalışanlarımıza hazırlıklı gelmeleri (Giyim, havlu ve kişisel eşyaları) konusunda bilgi verilmesini ve yukarıda belirtmiş olduğumuz uygulamanın zorunlu olduğunun aktarmalarını önemle rica ederiz.”
Fabrika yönetiminin açıklamasında, çalışanların ve ailelerin sağlığı açısından tedbir amaçlı “kapalı devre çalışma sistemini” uygulama kararı alındığı belirtiliyor. Bu 14 günlük süre boyunca üretim faaliyetinin devam edeceği özellikle vurgulanıyor. Bunun zorunlu olduğu hatta uymayanların cezalandırılacağı söyleniyor. Bu uygulama MÜSİAD’ın korona bahanesiyle gündeme getirdiği “İzole Üretim Üsleri”nin şimdiden oluşturulmaya başladığını gösteriyor. Söz konusu proje her türlü doğal afet, salgın hastalık ve hatta savaş durumlarında bile işçilerin bu “üslere” kapatılmasını, çalışmaya devam etmesini ve her anlarının denetlenmesini hedefliyor. Bu uygulamanın işçilerin sağlığını korumakla en ufak bir ilgisi olmadığı açık değil mi?
Koronavirüs nedeniyle sözde “sosyal mesafe” kuralı getirildi, karantinalar, yasaklar uygulandı. Ama işçiler çalışmaya devam etti. Kısmi çalışma uygulaması revize edilip yaygın biçimde uygulamaya sokuldu, işçilerin pek çok hakkı elinden alındı, emekliliği geciktirildi. Sözde işten çıkarmalar yasaklandı ama patronlar yasak dinlemedi. Patronlar tarafından tek taraflı ücretsiz izne çıkarılan işçiler, günlük 39 liraya mahkûm edildi. Sendikal örgütlenme faaliyetlerinin önüne geçildi, hâlihazırdaki toplu sözleşme hükümleri bile uygulanmadı. Ücreti günden güne eriyen, geliri azalan işçi, ücretinden de sigortasından da mahrum kaldı.
Patronlar yemekten kıstı, molalardan kıstı, yıllık izinlerden kıstı, işçinin ücreti işsizlik fonundan yani işçinin kendi cebinden çıkar oldu. Şimdi de Dardanel’de olduğu gibi çalışma kamplarını andıran karantina uygulaması ortaya çıktı. Tehlikenin büyüğü koronavirüs değil kapitalizmdir ve işçilerin bu saldırılar karşısında örgütlenmekten, sınıf kardeşleriyle bir araya gelmekten ve mücadele etmekten başka çıkar yolu yoktur.