
Bayramın son sabahında markete gitmek için dışarı çıktım. Az ileride özel bir diyaliz merkezinin hasta servis aracını gördüm. Aracın kapısı önünde acı ile kıvranan yaşlı bir kadın vardı. Yanına yaklaşarak “teyzeciğim yardımcı olabileceğim bir şey var mı?” diye sordum. “Evladım ayakta duramıyorum, araca binmek istiyorum ama merdiven çalışmıyor” dedi. Servis aracının kapısı açıldığında otomatik olarak öne çıkması gereken basamak bir arıza nedeniyle aracın altında kaldığı için kadıncağız araca binemiyordu. Belli ki dizlerinde de problemi vardı. Şaşkınlıkla ortalıkta görünmeyen şoförü aradım. Etrafta basamak haline getirebileceğim bir şeyler aradım. Bu arada yaşlı hastanın boynu ile göğsü arasındaki morlukları, yüzünün nasıl da sapsarı kesildiğini fark ettim. Hasta taşıyan servis aracının arızalı olmasına şaşarak, küfrederek, kadına üzülerek bir çare aradım. Sonunda şoförü bulup hasta kadıncağızı araca bindirmeyi başardık. Kulağımda kadıncağızın “evladım diyaliz çok kötü” sesi ve iniltileri olduğu halde markete doğru yol aldım.
İhtiyacım olan birkaç parça ürünü almak için reyonlara gittiğimde fiyatlara bakarak bir kez daha şaşırıp sinirlendim. Aldığım tuvalet kâğıdının ücretimin kaçta kaçı olduğunu hesaplarken buldum kendimi. Reyon araları yağ ve kir içindeydi. Kayıp düşmemek için dikkatle yürüyerek kasalara doğru ilerlediğimde 10 kasanın sadece birinin çalıştığını, insanların kuyrukta beklediğini gördüm. İyi bayramlar dileyerek kasiyere bunun nedenini sorduğumda “bayram hali” dedi. Oysa ben o markette farklı bir manzara gördüğümü hatırlamıyorum. Bunları söyleyerek marketten çıktım. Evime dönerken yolun ortasında yürüdüğümden otomobilin altında kalmamak için kendimi kaldırıma attım. Ama kaldırımdan gitmek ne mümkün. Kaldırım park yerine dönmüş. Elimde torbalarla oradan geçmem mümkün değil, bir daha yolun ortasına attım kendimi. Nihayet oturduğum sokağın başına geldiğimde iki temizlik işçisinin sohbetine kulak misafiri oldum. “Ne emekliliği ya? Daha dört sene var emekliliğe. Mecbur çalışacağız” diyordu biri ve yaşı 60’a yakın görünüyordu. Ötekiyse “bizim oğlan da iş kazası geçirdi, bari hanım işten çıkarılmasaydı, idare ederdik hiç değilse” diyordu üzüntüyle.
Hangi yana baksak aslında çok büyük sorunlara işaret eden ayrıntılarla karşılaşıyoruz. Çünkü paranın insanın mutluluğundan, yaşamından daha değerli görüldüğü bir düzende yaşıyoruz. Hepimiz daha iyi bir yaşamın hayalini kuruyoruz. Bunun için alışmak yerine sorgulamak, gözümüzü kapatmak yerine ısrarla gerçekleri görmeye çalışmak, şikâyet etmek yerine harekete geçmek, kabullenmek yerine karşı çıkmak, boyun eğmek yerine mücadele etmek gerek…