
Zamanın birinde çok uzaklarda Kafdağının ardında bir köy varmış. Bu köydeki bir çiftlikte çalışkan mı çalışkan bir eşek varmış. Eşek doğduğundan beri bu çiftlikte yaşar verilen her işi canla başla yapar, fazladan yaptığı işlere gıkını çıkarmaz, sahibinin gözüne girebilmek için gece gündüz çalışırmış. Hatta sahibine daha çok yaranabilmek için az çalışan eşeklere çifte atar ve avazı çıktığı kadar anırırmış. Gel zaman git zaman bu eşek derin bir kuyuya düşmüş. Tabi sahibinin onu derhal kurtaracağından şüphesi yokmuş. “Eh, ne de olsa sahibim benden vazgeçemez, ben olmasam bu işler nasıl yürür? Bu işler benim sayemde yürüyor” demiş kendi kendine ve başlamış anırmaya.
Bu sesi duyan çiftlik sahibi canhıraş kuyunun başına koşmuş, bir de ne görsün? En çalışkan eşeği kuyunun dibinde melül melül kendisine bakıyor. Hemen kurtarmaya girişmiş, birkaç deneme yapmış ama bakmış ki olmuyor, eşeği çıkaramıyor. Sonra “ya zaten birkaç seneye bu elden ayaktan düşer, zaten bu aralar işler de azaldı, kim doyuracak bunun midesini?” diyerek kuyuyu doldurmaya karar vermiş. Ve başlamış kürekle kuyuya toprak atmaya. Eşek olan bitene inanamamış, “olamaz bu” diye şaşırmış. “Hani en gözde eşek bendim, hani vazgeçilmezdim? Yıllarca bu çiftlikte onca zorluklara katlandım” diye düşünmüş.
Bu arada köylü kürekle kuyuya toprak atmaya devam etmekteymiş. Eşek bir an kendine gelmiş ve atılan toprağı silkeleye silkeleye üzerinden atmış, toprağın üstüne çıkmaya başlamış. Bir süre sonra kuyunun ucundan eşeğin kafası görünmüş. Eşek can havliyle sıçrayıp kuyudan çıkmış ve dörtnala çiftlikten uzaklaşmış.
Çiftlikten iyice uzaklaşıp artık kendini güvende hissedince, bir tümseğe çıkıp çiftliği uzaktan izlemeye, yaşadıklarını düşünmeye başlamış. Daha çocukluğundan itibaren gece gündüz demeden çalıştığı, ömrünü, gençliğini, sağlığını verdiği çiftlik artık geride kalmış. Eşek acı bir deneyimiyle öğrenmiş sahibi için eşek gibi çalışmanın kendine bir fayda sağlamayacağını…
Aslında bu hikâye biz işçilerin hikâyesine ne kadar çok benziyor, değil mi dostlar? Patronlar sınıfı biz işçileri daha çok çalıştırmak için onlarca yöntem denerler, üç kuruş para için gecemizi gündüzümüze katarak çalışmamıza sebep olurlar, işçiler arasına nifak sokabilmek için türlü yöntemlere başvururlar. Biz işçilerle işleri bittiği zamansa üzerine toprak atılan eşek gibi, bir anda bütün emeklerimiz unutulur ve türlü yalanlara, karalamalara, hatta iftiralara maruz kalırız. Eşek gibi çalışıp, eşek gibi patronların yalanlarına kanmamak için, biz işçi ve emekçiler mücadele saflarında birleşmek zorundayız. İşte o zaman insan gibi çalışır, insan gibi yaşar, insanların yaşayacağı bir düzeni hep birlikte kurarız.