İşçi Dayanışması 150 sayıdır mücadelemizin, öfkemizin, sevinçlerimizin, işyerlerinde yaşadığımız sorunların kürsüsü oldu. İlk sayısından itibaren, her sektörden, fabrikadan, şehirden ve hatta okyanuslar ötesinden işçi arkadaşlarımızla buluştuğumuz bir kürsü oldu. Neleri paylaşmadık ki bu kürsüden? Dünyayı ve yaşamı var eden biz işçilere hiçbir alanda en ufak bir söz hakkı tanınmazken, İşçi Dayanışması’nda özgürce duygularımızı, düşüncelerimizi, sorunlarımızı dile getirdik. Sevinçlerimizi, öfkelerimizi paylaşarak çoğalttık. Sorunlarımızı paylaştıkça gördük ki, yalnız değiliz. Hangi memleketten, hangi ülkeden olursak olalım, aynı sorunları yaşayan milyonlarız ve dilimiz ortak! İşçi Dayanışması gazetesi bir işçi olarak bana bunu öğretmiştir.
İşçi Dayanışması benim için kürsüdür. Adını bilmediğim, yüzünü görmediğim binlerce işçi arkadaşımla, özgürce konuşurum bu kürsüden. Duygularımı, düşüncelerimi iletirim. Tıpkı onların da bana ilettiği gibi. Her bir sayıda, binlerce işçi ile tanışmak nasıl bir duygudur bilir misiniz? Yaşadıkları sorunlardan, çıkarttıkları deneyimlerden kendi payıma düşeni alırım. Grev ve direnişlerden haberdar olurum. Nerede olursa olsun, gidemesek de çadırlarına, grev ve direniş halaylarına ortak olurum. Fabrikalardan gelen mektuplarda, bilmediğim bir fabrikanın kapısından içeri girer, ortak olurum dertlerine… Ortak olurum yudumladıkları çaylarına… Her yeni sayı çıktığında, dünyanın çeşitli ülkelerindeki işçi arkadaşlarımız ile kucaklaşırım. Ve düşünürüm, benim ne kadar çok dostum var... İşte bu nedenle kendimi hiçbir vakit yalnız hissetmem.
İşçi Dayanışması benim için okuldur. Ders kitaplarında görmediğim, televizyon ve gazetelerde görmediğim, duymadığım birçok bilgiye, gerçeğe tüm çıplaklığı ve yalınlığı ile ulaşır ve öğrenirim. Mesela, Pompei’yi yakan ateşi, Samsatlı Lukianos’u, Mika Çocuklarını, Radyum Kızlarını… İnsanlık tarihinin görünmeyen mimarı emeğin 20 yılda, 20 bin işçinin ölesiye emek harcayarak inşa ettiği Tac Mahal’i... İşçi sınıfının şanlı tarihini… Sınıf mücadelesinin yürekli ozanlarını, yazarlarını... Haklarımız köşesinde, merak ettiğimiz her türlü konuya dair mutlaka bir şey buluruz. Müjde diye verilen yasaların gerçek yüzünü, gasp edilen haklarımızı ve bunların karşısında nasıl duracağımızı da öğreniriz. Saymakla ve sıralamakla bitmez dostlar. UİD-DER biz işçilerin mücadele örgütü ve okuludur. İşçi Dayanışması bülteni ise bu okulun bir parçası ve hiçbir evden eksik olmaması gereken bir başucu yayınıdır. Bir fenerdir yolumuzu aydınlatan, bizleri karanlıktan çekip çıkartan. Nasıl ki damsız bir ev olmaz ise, İşçi Dayanışması bülteni girmeyen bir işçi evi de olmamalı.
İşçi Dayanışması gazetesi benim için kardelen çiçeğidir. Kışın ayazına ve karına rağmen her türlü koşulda açar kardelen çiçeği. 2008’den bu yana zorlu koşullar yaşadık. Kardelen misali, her koşulda, yaşanan her türlü olumsuzlukta, egemenlerin ve kirli propagandaların gerçek yüzünü teşhir ederek, her şeye inat ulaştı elimize.
Afrika’dan Amerika’ya, Fransa’dan, Lübnan’a… Sınıf kardeşlerimizin yaşamını ve mücadelesini yansıtan birçok fotoğraf karesini bizlere ulaştıran, site yayınından baskısına elimize ulaşıncaya dek her aşamasında 150 sayıdır emeği olan, koca yürekli, inançlı ve mücadeleci dostlarımıza yürek dolusu selam olsun! Ellerine, kollarına ve yüreklerine sağlık. Biz işçiler olarak, İşçi Dayanışması’nı okumalı ve okutmalıyız. İşyerlerimizde her birimiz bültenin birer doğal muhabiri olarak çalışmalı ve elimizden geldiğince gazetemizi beslemeliyiz. Ancak o zaman hakkını öderiz.