
İşçi Dayanışması 150 sayıdır işçi sınıfının dili, kulağı, hafızası ve mücadelesinde rehberi oldu. İşçi sınıfının geçmiş mücadele deneyimlerini, günümüz işçi kuşaklarının zihnine işlemek ve geleceğe ışık tutmak için yayın hayatına başladı. O günden beri İşçi Dayanışması ile tanışıp sınıflı bir toplumda yaşadığını ve iliklerine dek sömürüldüğünü öğrenen pek çok işçi oldu. İşçilerin zihnine zerk edilen zehirleri söküp atmak için iğneyle kuyu kazar gibi çabaladı İşçi Dayanışması. Kazınıp atılan zehrin yerine sömürüsüz bir dünya için, sınıfsız bir toplum için mücadelenin tohumları ekildi ve ekilmeye devam ediliyor. Binlerce işçinin kendi sınıfının mücadelesinin saflarında yerini almasını sağladı. İşçi Dayanışması ve UİD-DER sayesinde sınıf mücadelesiyle tanışıp kendi sınıfının mücadelesinde yerini alan binlerce işçi olduğu gibi, işçi sınıfının mücadelesini yanlış kavramış işçiler de İşçi Dayanışması ile tanıştıktan sonra sınıf mücadelesinin bir solukluk kısa bir koşu değil, uzun ve sabırlı bir mücadele olduğunu anlamıştır.
Ben de İşçi Dayanışması ve UİD-DER ile yolum kesişmeden önce işçi sınıfının mücadelesini yanlış kavrayanlardan biriydim. Sınıf mücadelesi sabırla ve inatla, adım adım, ellerimize iki el daha eklenmesi için kafa yormak, işçi kardeşlerimizi dinlemek, onlarla birlikte ilerlemek iken, bunun yerine bildiklerimi bir solukta anlattığımda hemencecik anlayıp, kavrayıp mücadelenin içinde olacaklarmış gibi davranırdım. Bu gerçekleşmeyince öfkelenir, hayal kırıklığına uğrardım. İşte UİD-DER ve İşçi Dayanışması ile yolumuz bir tesadüf sonucu kesişince gerçekten hayatım değişmeye başladı. Örgütlü olmanın ne kadar önemli olduğunu, kendi sınıfının tarihi sınıf mücadelesi temelinde kavratıldığında sıradan bir işçinin nasıl dönüştüğünü anladım. İşçi Dayanışması ve gerçek anlamda bir mücadele örgütü olan UİD-DER’in saflarına katılan işçiler bu gerçekleri bu çatı altında kavrıyor.
İşçi Dayanışması’nı alıp okumaya başlayan bir işçi bir vakit sonra okumakla kalmıyor, okur mektupları yazmaya başlıyor. O zamana kadar yazabilmeyi sadece mürekkep yalamış, üniversite okumuş olanların işi zannetmiştir belki. Yani hep “sen işçisin, başını eğ, çalış” dendiği için yazı yazmanın hayalini kurmak bir yana rüyasını bile görmesine izin verilmemiştir. İşte İşçi Dayanışması ve UİD-DER’le yolları kesişen işçiler dünyayı kendi gözleriyle görmeyi, yorumlamayı öğrenir. İşçi Dayanışması’nı sadece okumazlar, aynı zamanda onları mücadeleye katmak için üşenmeden, yorulmadan başka işçi kardeşlerine de ulaştırırlar. Sömürücü sınıfın görsel ve yazılı medyasını da takip ederler. Örgütsüz işçileri gözbağlarından kurtarmak için sömürücü düzenin yalanlarını teşhir eden yazılar yazarlar. İşçi Dayanışması’nın ilk sayısından 150’inci sayısına kadar her bir yazı hafızamızda yerini almıştır. İşçi Dayanışması’nı okuyan işçiler, kendi sınıfımızın tarihini de hafızasına kazır. İşçi Dayanışması okuyan her işçi aynı zamanda sömürü sistemi kapitalizmin tarihini, kötülüklerini, kapitalistlerin milyarlarca insanın çektiği acılar pahasına bu her tarafından pislik akan düzenlerini ayakta tutmaya çalıştıklarını kendi gözleriyle görerek kavrar.
İşçi Dayanışması ve UİD-DER’le yolları kesişen işçiler sınıf mücadelesinin bir bayrak yarışı olduğunu bilince çıkarır. Tıpkı işçi sınıfının mücadelesinde bayrağı ilk taşıyıp, kendisinden sonraki kuşaklara miras bırakan işçiler gibi. Evet, sınıf mücadelesi bir bayrak yarışıdır. İşçi Dayanışması’nın 150’inci sayısı elimizde. Yani 12 yıl önce ilk sayısı çıkmıştı. Ancak İşçi Dayanışması ve UİD-DER’in mücadele çizgisi sınıf mücadelesinin tarihinin her kesitini barındırıyor. Bugünün mücadele eden işçi kuşakları olarak geçmiş işçi kuşaklarının deneyimlerinin mirasına sahibiz. Mücadelenin bir neferi, bir parçası olduğumuz için de gerçek manada çok şanslıyız. Bu şansı başka işçiler de hak ediyorlar. Henüz sınıf mücadelesiyle tanışma şansına ulaşamamış işçilere bu şansı verebilmek her İşçi Dayanışması okurunun, sınıfımızın örgütü olan UİD-DER’li mücadeleci işçilerin sınıfına olan bir borcudur.