
İşçi Dayanışması’nın 150. sayısı çıktı. 150 sayı! Dile kolay, 150 aydır bültenimiz işçi evlerinden içeri giriyor. Bize, işçi kardeşlerimize “bak şu dünyaya, gör çelişkileri, anla sana reva görülen yaşamı” diyor. “Anla ki nerede duracağını bil, hangi sınıftan olduğunu kavra, sınıf kardeşlerinle bir araya gel, güç ver sınıfına, çıkar sesini, kaldır yumruğunu, mücadele et” diyor. “Mücadele et ki egemenlerin sömürü süpürgesi bizi bir çöp gibi savurup atmasın, mücadele et ki yaşanası bir dünya yaratalım” diyor. Hele hele içinden geçtiğimiz bu karanlık dönemde İşçi Dayanışması gibi bir yayının biz işçilere ulaşması ve bültenin kavratmaya çalıştığı fikir tohumlarının aramızda daha fazla yeşermesinin ne kadar önemli olduğunu daha derinden kavrıyor insan!
Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, işçi sınıfı olarak örgütlü bir güç olamadığımız, kötü gidişata dur diyemediğimiz için tüm dizginler sermaye sınıfının elinde. Sınıfımızı sömürmeye doymayan sermaye sınıfı da bizi uçurumun dibine doğru sürüklemekten başka bir şey yapmıyor. Giderek daha fazla bölgeyi yakan emperyalist savaşın ateşiyle milyonlarca insanın hayatı zindana çevriliyor, milyonlarca insan yerinden yurdundan ediliyor, milyonlarca insan katlediliyor. Bir ayağı çukurdaki kapitalist sistem, kriz içinde debelenirken altında ezdiği milyonlarca insanı işsizlik, yoksulluk, açlık girdabına daha fazla sürüklüyor. Bir salgın hastalığın arkasına saklanmış olan sermaye sınıfı, kapitalist sistemin çöküşünü kontrol altına almaya çalışıyor. Çöküşün altında kalan işçilere “biz yapmadık korona yaptı” diyor, sistemin çatlak kolonlarının altına payanda yaptıklarının son nefeslerine kadar dayanmasını istiyorlar. Egemenler işçilerin bir kesimine “canını seven evden çıkmasın” derken, başka bir kesimini fabrikalarda, atölyelerde, hizmet sektöründe burun buruna çalıştırıyorlar. Salgın hastalığı kullanarak krizin dalgaları üzerinde adeta sörf yaparken gerçekleri görmeyelim diye yalnızca ağzımızı değil gözümüzü, kulağımızı da tıkamak istiyorlar.
İnsanların medyanın yalanlarıyla hipnotize edildiği, kapitalist dünyanın gerçeklerinden bihaber hale getirildiği, tek sorunumuzun Covid-19 olduğuna inandırıldığı bu günlerde gerçekleri duymaya, öğrenmeye, kavramaya ve doğru bir tarzda aktarmaya daha fazla ihtiyacımız var. İster iktidarda olsun ister muhalefette olsun sermayenin çeşitli kanatlarına hizmet eden burjuva medya, manipülasyonlarla, yalanlarla, çarpıtılmış haberlerle gerçekleri görmemizi engellemek için sürekli ortalığı bulandırmaktan başka bir şey yapmıyor.
Burjuva medya, tıpkı bir simyacı gibi işçi sınıfını burjuvazinin kölesi haline getirmek için uğraşıyor. O insanca yaşanacak bir dünyanın kuruluşunu geciktirmek için tüm gerici yönlerini harekete geçirirken İşçi Dayanışması yaşadığımız dünyayı anlamamız ve mücadele etmemiz için bize ışık tutuyor. İşçi Dayanışması kimi zaman bir mikroskop oluyor, soluduğumuz kapitalist sistemin havası içindeki burjuva zehri görmemizi sağlıyor. Kimi zaman bir dürbün oluyor, dünyanın başka bölgelerinde yaşananları sınıfsal açıdan görmemizi sağlıyor. Bazen zaman tünelinden geriye götürüp geçmişte yaşananları hatırlatıyor. Tarih boyunca karanlığın, baskıların, insanları ezen, yok sayan iktidarların eninde sonunda yok olduğunu, işçilerin, emekçilerin birlik ve mücadelesinin tarihi değiştiren esas güç olduğunu tekrar tekrar anlatıyor. Ve 150 sayıdır şunu anlatıyor: “Örgütlüysen her şeysin, örgütsüzsen hiçbir şey!”