Şili’de geçtiğimiz yıl Ekim ayında ulaşıma yapılan zam bardağı taşırmış, emekçiler yoksulluğa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı milyonlar olup meydanları zapt etmişlerdi. Başkent Santiago’da başlayan protestolar kısa sürede büyüyerek ülke geneline yayılmıştı. Devlet Başkanı Sebastian Pinera büyüyen isyan karşısında 1990’dan sonra ilk kez orduya “iç güvenliği” sağlama bahanesiyle yetki vermiş, orduyu halkın üzerine salmıştı. 5 aydan fazla süren protestolarda onlarca kişi hayatını kaybetmiş, binlercesi yaralanmış ama Pinera emekçileri yıldıramamıştı. Şilili işçi ve emekçiler Pinera’ya bu yetkiyi veren darbe anayasasının değiştirilmesi için mücadeleyi büyüttü. Giderek kitleselleşen eylemler karşısında Pinera içişleri bakanı da dâhil 8 bakanı görevden aldı. Ekonomik yardım paketi adıyla bir paket hazırlamak ve 1973 askeri faşist darbe anayasasının değiştirilmesi için referandum kararı almak zorunda kaldı. Kısa süre sonra koronavirüs salgını gündeme geldi. Korona bahanesine sarılan Pinera ve Şilili egemenler, emekçilerin öfkesinden kurtulacaklarını zannettiler ama yanıldılar.
Eylemlerin yıldönümü olan 18 Ekimde koronavirüs yasaklarına rağmen on binlerce Şilili emekçi yeniden Santiago’nun sokaklarında yerini aldı. Günün erken saatlerinden itibaren İtalya Meydanında bir araya gelen işçi ve emekçiler, hükümeti protesto ettiler. 25 Ekimde yapılacak anayasa referandumuna katılım ve yeni anayasa için oy kullanma çağrısı yaptılar. İşçiler eşitsizliğin büyümesine, artan hayat pahalılığına, eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin yetersizliğine ve özelleştirmelere karşı öfkelerini dile getirdiler. Haklı taleplerini dile getiren işçiler, yine polis şiddetiyle karşı karşıya kaldılar. Ancak her şeye rağmen Şilili işçiler mücadele etmeye, hakları için kavga vermeye devam ediyorlar. Santiago sokaklarında özgürlük şarkıları söylemekten, eşitlik ve adalet taleplerini yükseltmekten geri durmuyorlar.