Geçtiğimiz günlerde şampiyonlar ligi başladı. Benim çalıştığım fabrikada erkek işçiler çoğunlukta. Haliyle bu bazı sohbetlerde belirleyici oluyor. Nasıl mı? Örneğin mola saatinde çay içtiğimiz alanda ya da yemekhanede söz dönüp dolaşıp hangi takımın daha iyi oynadığına, hangi takımın iyi transferler yaptığına ve hangi takımın o maçı alacağına geliyor. 10 yıldır çalıştığım fabrikada bu durum hiç değişmedi. Ta ki bu zamana kadar...
Lig başladığından beri mola saatlerinde futbol sohbetine hiç denk gelmedim. Bir gün, iki gün derken baktım gerçekten kimse bu konuyu konuşmuyor. “Allah Allah, bu işte bir tuhaflık var” dedim. Yemekten sonra oturduğumuz mola alanında, “arkadaşlar hayırdır? Eskiden olsa sürekli futbol konuşulurdu. Şimdi çıt çıkmıyor” dedim. Ben böyle söyleyince peş peşe cevaplar geldi. Ama en dikkat çekici olanı dökümhanede çalışan Seyit abimizin verdiği cevaptı: “Ya ne maçı bizim hayatımız maç olmuş. Uzatmalara oynuyoruz. Ölmüşüz ağlayanımız yok. Her gün gol yiyoruz zaten.” Ben de “nasıl yani?” diye sordum. Abi de başladı anlatmaya: “Markete gidiyoruz, 200-300 lirayla birkaç parça şey alıyoruz. Fiyatlar ateş pahası, neye elimizi atsak yerine geri bırakıyoruz. ‘Temizlik virüsten korunmak için önemli’ diyorlar, temizlik malzemelerinin fiyatı almış başını gidiyor. Yemek yapmak için yağ lazım, yağ fiyatları uçmuş. ‘Ekonomimiz uçuyor’ diyorlar. Herhalde bundan bahsediyorlar. Fiyatlar uçuyor, biz de uzaktan onlara bakıyoruz. Bir de diyorlar ki ‘sizin dolarla ne işiniz var?’ Vallahi bizim dolarla işimiz yok ama doların bizimle çok işi var.”
CNC bölümünde çalışan Tarık daha fazla dayanamayarak sohbete dâhil oldu. “Vallahi hepimiz futbolu çok seviyoruz ama maaşlarımız hariç her şeye zam geliyor. Tıpkı kulüplerin futbolculara ödedikleri yüksek meblağlı transfer ücretleri gibi biz de aldığımız maaşı direkt kredi kartı borcuna transfer ediyoruz. Aldığımız paranın hiç değeri yok. Bugün ikinci el araba fiyatları bile uçtu. Nerdeyse ev fiyatına araba satılıyor. Arabası olanlar da deposunu dolduracak benzin alamadığı için arabasına binemiyor. Yani kimisi dünya kadar borca giriyor bir arabam olsun diye, kimisi de depoyu dolduramadığından arabaya binemiyor. Aklımız fikrimiz geçim derdinde, artık futbolu düşünecek ne kafa bıraktılar ne de moral.”
Daha önce de geçim sıkıntısı çekiyorduk ama son günlerde alım gücümüz iyice düştü. Şimdi her şey ateş pahası, artık futbol da gerçeklerin üstünü kapatmaya yetmiyor. Futbol bir takım oyunu, futbolcular bireyselliği bir kenara bırakıp dayanışma içinde oyuna odaklandıklarında, onlara taktik veren antrenörlerini dinlediklerinde, tribündeki seyirciyle bütünleştiklerinde galibiyet elde edilir. İşte biz işçiler de bireysellikten uzak birlik ve beraberlik içinde dayanışmayla birbirimize kenetlendiğimizde, mücadele örgütlerimize, sendikalarımıza sahip çıktığımızda patronlar sınıfına karşı galibiyet elde ederiz. Yeter ki safımızı bilelim, sınıfımızın gücüne güvenelim. Tüm bu sorunların üstesinden ancak bu şekilde gelebiliriz.