
Yemeklerde bağışıklık sistemini güçlendirici gıdalar verilmeli
Genel olarak işyerlerinde verilen yemeklerin besin değerlerinin düşük ve bağışıklık sistemini korumaya ve güçlendirmeye yeterli olmadığını biliyoruz. Birçok işyerinde yemekler o kadar kötü ki birçok işçi arkadaşımız yemek yiyemiyor bile. Yemekhanelerin birçoğu hijyen koşullarına sahip değil. Fabrikalar dışında şantiye alanlarını düşündüğümüzde yemekhane demeye dilimizin varmadığı yerlerin olduğunu da biliyoruz. Şantiyelerde yemeğini alan işçi yemeğini kucağında yemek zorunda kalıyor. Zaten yetersiz olan yemekleri bu şekilde yemek zorunda kalıyoruz.
Sağlık Bakanlığı tarafından işyerlerinde mesafenin azaltılması amacıyla yemekhanelerde oturma düzeninin değiştirilmesi yönünde yönergeler hazırlandı. Bir sandalye boş bırakılacak ve çapraz düzende oturulacak şekilde yemekhanelerin düzenlenmesi istendi. Masalarda bulunan tuzluk, baharatlık gibi tüm malzemelerin kaldırılarak tek kullanımlık olması gerektiği söylendi. Ayrıca yemeklerin işçilere tek kullanımlık kaplarda verilmesi gerektiğini söylediler. Bu durumun maliyetleri yükselteceğini söyleyen patronlar birçok işyerinde yemekleri kaldırdı ve işçilere yemek molasında ekmek arası verdi. Zaten yetersiz beslenen işçilerin yediği yemeklerin kalitesi daha da düştü. İşçiler zaten ağır olan çalışma koşullarında günü sadece ekmek arası ile geçirmek zorunda kaldılar. Bu şekilde çalışmak iş kazalarının ve hastalıkların önünü açmaktadır.
Tüm işyerlerinde yemekhanelerin iyileştirilmesi, yemek yenebilecek hijyenik koşulların sağlanması gerekmektedir. Yemeklerin kalitesi artırılmalı, mutlaka bağışıklık sistemimizi güçlendirecek yemekler verilmelidir. Ancak bu şekilde bağışıklık sistemimiz güçlenir ve salgın hastalıklar karşısında kendimizi koruyabiliriz.
İşyerlerinin havalandırma sistemi iyileştirilmeli
İşyerlerinin birçoğunda havalandırma bulunmamaktadır, bulunanlarda da havalandırma sistemleri yeterli değildir. Neredeyse tüm işyerlerinde istisnasız olarak havalandırma sorunu bulunmaktadır. Çünkü havalandırma iş güvenliği açısından patronların en maliyetli gördüğü kalemlerdendir.
Müfettişlerin fabrika denetimlerinde havalandırmanın eksik olduğu raporlandığında patronlar havalandırma sistemini kurmak ya da düzeltmek yerine cezasını ödemenin daha ucuz olduğunu söyleyerek eksikleri gidermemektedir. Havalandırma yapmayan patronlara hiçbir yaptırım uygulanmamaktadır ya da denetimlerde havalandırmanın yeterli olduğu yönünde sahte belgelerle denetimler atlatılmaktadır.
Sadece koronavirüsten korunmak için değil, meslek hastalıklarına yakalanmamak için de alınması gereken en temel önlemlerin başında havalandırma gelmektedir. İşyerlerindeki kirli havanın dışarı atılması ve içeri temiz hava verilmesi sağlanmalıdır. Kişi başına düşen temiz hava miktarı arttırılmalıdır. Havalandırma filtrelerinin değişim süreleri kısaltılmalı ve düzenli olarak filtre değişimi, havalandırma bakımı yapılması sağlanmalıdır.
Ücretler yükseltilmeli
“Bağışıklık sisteminizi güçlü tutun” diyor uzmanlar. Aynı uzmanlar bunun için yememiz gereken gıdaları da sıralıyorlar. Ama henüz bunları satın alabilmek için ne yapmamız gerektiğini söyleyen bir uzman görmedik! Alım gücümüz her geçen gün daha da düşmektedir. Türk-İş’in açıkladığı verilere göre açlık sınırı 2447 lira, yoksulluk sınırı 7973 liradır. Birçoğumuzun aldığı ücret açlık sınırının altındadır. Aldığımız ücretlerle ay sonunu getiremiyoruz. Ay sonunu getirebilmek için daha sağlıksız besinler tüketmek zorunda kalıyoruz.
Pandemi bahanesiyle birçok işçi ücretsiz izine çıkarıldı, günlük 39 lirayla geçinmeye çalışıyor. Birçok işçiye de kısa çalışma yaptırılıyor. Bu koşullarda sağlığımızı korumamızın imkânı bulunmamaktadır. Marketlerde, pazarlarda fiyatlar 2-3 katına çıkmış durumda. Geçinmeye çalışan işçiler ve aileleri son kullanım tarihi gelmiş veya geçmiş ürünler ucuza düştüğü için marketleri gezerek bu ürünlerden almaya çalışıyor. Ekmek bile alamayacak durumda olan işçi aileleri var, askıda ekmek bekleyen, fırınlardan bayat ekmek alan ailelerin sayıları son dönemde çok fazla artmış durumda.
Ücretlerimiz daha sağlıklı koşullarda beslenme ve yaşamaya yetecek hale getirilmelidir. Ücretsiz izne çıkarılan ve işsiz kalan işçilere sağlıklı yaşayabilecekleri ücret ödenmelidir.
Sosyal mesafeyi kaldırıp birlik olmalıyız
Koronavirüsle başa çıkabilmemiz için maske ve dezenfektan yeterli değildir. Egemenler maske ve dezenfektan kullanarak, “sosyal mesafe” uygulayarak koronavirüsten kurtulacağımız yalanını sürekli tekrarlamaktadırlar. Egemenler işçilerin bir araya gelmesini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Maalesef ki işçi arkadaşlarımızın birçoğu da bu yalanlara kanıyor.
Patronların dayattığı “sosyal mesafe” işçilerin birlik olmasının önüne geçmek demektir. Aksine bizler mesafeleri kaldırmalı ve birlik olmalıyız. Egemenler koronavirüsle mücadele ettiklerini söylüyorlar, yaptıkları tek şey patronların kârlarına kâr katmaktır. Koronavirüs bahanesiyle işsizlik fonu patronlara peşkeş çekildi. 2020 yılında işsizlik fonundan 50 milyar lira kullanılmış, bunun sadece 6,6 milyar lirası işsiz kalan işçilere verilmiş. Peki, geriye kala.n para nereye harcandı?
Gözümüzdeki perdeleri kaldırmalı, egemenlerin söylediği yalanlara inanmaktan vazgeçmeliyiz. Evet, koronavirüs gerçeği var. Çok sayıda işyerinde nice işçi hastalanmış durumda. Ama bu koşullarda, sadece egemenlerin dediğini yaparak koronavirüsle başa çıkamayız. Egemenlere inat bir araya gelmeli ve sağlığımızı koruyacak önlemler aldırmak için mücadele etmeliyiz.