Merhaba dostlar, ben sağlık malzemeleri üreten bir fabrikada çalışıyorum. Üç vardiya olarak çalışıyoruz. Gece vardiyalarında fark almıyoruz. Sizin anlayacağınız çok “iyi” işçileriz. Kadın işçilerin ağırlıkta olduğu bir fabrika bizim işyeri. Kadınlar hem çalışıyor hem de ev işlerini ve çocuklarının bakımını üstleniyorlar. Ve bunların yanı sıra salgınla ve hayat pahalılığıyla boğuşuyorlar.
İşyerinde Covid-19 hastalığı nedeniyle raporlu olan bir arkadaşımla yaptığım konuşmayı aktarmak istiyorum. Arkadaşımı telefonla arayıp nasıl olduğunu, hastalığının nasıl geçtiğini sordum. Arkadaşımın bana söylediğini sizlerle paylaşmak isterim: “Bizlere düzgün beslenin diyorlar, aldığımız parayla sanki mümkünmüş gibi. Pazarda, markette sadece fiyatlara bakıp geçtiğimiz bir sürü ürün var. Etin, balığın, kuruyemişin yanına dahi yaklaşamaz olduk. Biz evde iki kişi çalışıyoruz, bir tane de çocuğumuz var. Biz bu haldeysek dört beş kişilik aileler ne yapıyor, bilmiyorum. Ben sana hemen geçim derdimden bahsettim çünkü bu yüzden hastalığı ağır geçirdim, düzgün beslenemediğim için bağışıklığım düştü. Bütün bedenim ağrılar içinde. Bu yetmezmiş gibi patron ücretimden kesinti yapmış, nasıl sağlıklı besleneyim ben?” Arkadaşım o kadar dolmuştu ki, telefonda uzun uzun anlattı derdini, birisiyle konuşmaya çok ihtiyacı varmış. Aslında içinde bulunduğumuz durumu özetledi arkadaşım. Maaşlarımıza beş kuruş zam gelmeden iğneden ipliğe hayatımızdaki her şeye zam gelmiş durumda, pazara markete çıkmak istemiyoruz. Fiyatları görünce sinirimiz bozuluyor, birçok şeyi almadan dönüyoruz. Üstelik çok çalıştığımız halde yaşıyoruz bunları.
Hasta olan arkadaşlarımızın yerine bizleri on altı saat çalıştırarak boşluğu doldurmaya çalıştılar. Çok çalıştığı halde ücreti yetmeyen arkadaşlar da fazla mesaiye mecbur kaldılar. On altı saat çalışınca gün içinde geriye sadece 8 saat kalıyor ve bu sürede uyumaları, çocuklarına yemek hazırlamaları, kendi ihtiyaçlarını karşılamaları gerek. Pek mümkün gözükmüyor değil mi? Bu duruma dayanamayacaklarını anlayınca kadın işçiler fazla mesaiye kalmak istemediler haklı olarak. İdare bu konuda geri adım atmak zorunda kaldı. Buldukları çözüm de şahaneydi! Bizleri çok düşündükleri (!) için, gün içinde tamamlamamız gereken iş sayısını arttırdılar. Yani iş yükümüzü arttırdılar. Kendi kârlarından kayıp olmasın diye iki kişilik işi bir işçi yapıyor. Tabi ki bu duruma da sessiz kalmadık, bir akşam iki makineyi kapatmak zorunda kaldılar. Bizler sesimizi çıkarmazsak bu kan emiciler bir damla kan bırakmaz bedenimizde!
Mücadele örgütümüz UİD-DER bizlere baştan beri “salgın bir mücadele konusudur” diyor. Ne kadar haklı olduğunu yaşamımızın her alanında fazlasıyla hissediyoruz. Salgın bahanesiyle biz emekçilere her koldan saldırıyorlar. Hayat pahalılığıyla, işyerlerinde iş yükümüzü arttırarak, ulaşamadığımız sağlık kuruluşlarıyla vs. Buna daha birçok şeyi ekleyebiliriz. Evet salgın bir mücadele konusudur, onun için ellerimizi ve yüreklerimizi birleştirmeliyiz. Bu salgın bütün dünyayı etkiliyor. O zaman ne diyoruz; “BÜTÜN DÜNYANIN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN!”