
Oturduğum binada komşuluk ilişkilerimiz iyidir. Birbirimizi kollar, bazen de bir araya gelip çay eşliğinde sohbet ederiz. İşten güçten, çocuklardan, hayatın zorluklarından konuşur, dertleşiriz. Çayın yanında bir iki hamur işi de olur. Günlük yaşamın koşturmacası yüzünden çok sık değildir toplanmamız. Geçenlerde “uzun zaman oldu, bir araya gelmedik” diyerek toplanmaya karar verdik. Çayımızı demledik, herkes evinde ne yaptıysa getirdi, sohbet etmeye başladık. Komşumun biri 3, diğeri 6 yaşında iki kızı var. Konuşurken bir baktık ki büyük kız iştahla annesinin yaptığı hamur işini yiyor. İştahı dikkatimizi çekti, güldük. Sonra komşum anlatmaya başladı: “Kızlar hamur işini çok seviyorlar. Ben de fırsat buldukça yapıyordum yesinler diye. Geçen ay elektrik faturası 150 lira geldi. Baktım olacak gibi değil, bıraktım hamur işi yapmayı. Uzun zamandır yemeyince özlemiş çocuk. Ama kısmaktan başka çarem yok. Kız bu yıl okula başladığı için uzaktan eğitim meselesi çıktı bir de. Mecburen internet bağlattık eve. Faturalara bir de bu eklendi. Aldığımız para yetmiyor artık masraflara. Allahtan annem köyden salça filan gönderiyor da idare etmeye çalışıyorum. ”
İşte böyle, bir hamur işi bile lüks oldu artık bizim için. Hem üzüldük hem hak verdik komşumuza. Aslında hepimiz benzer bir durumdayız. Sadece elektrik değil, doğalgaz, su faturaları, kira derken yetiştiremiyoruz. Hayat pahalılığı her geçen gün artıyor. Öyle ki artık bir yumurtanın bile hesabını yapmak zorunda kalıyoruz. Ufak tefek ihtiyaçlar olduğunda markete gitmek yerine kapı komşumla birbirimizden isterdik. Geçenlerde yumurta istedi kapı komşum benden ve ilk defa şöyle bir şey söyledi: “Yumurta çok pahalandı, bu aldığımı borç say, geri vereceğim.”
Özellikle gıda fiyatları o kadar hızlı zamlanıyor ki artık yetişemiyoruz. Her markete gittiğimizde fiyatlar yenilenmiş oluyor. Borsayı takip eder gibi market fiyatlarını takip etmeye başladık. Zaten yoksulduk, daha fazla yoksullaştık. Birkaç gün önce eşimin eski iş arkadaşı aramış ve ek iş baktığını söylemiş. Eşim “hayırdır niye ek iş arıyorsun?” deyince “bugün markete gittim. Bir teneke yağ ve deterjan aldım. 100 lira ödeyip çıktım. Benim günlüğüm zaten 100 lira, geçinemiyorum” demiş.
Benzer durumlara o kadar sık şahit olmaya başladım ki. Ama gelin görün ki, Çalışma Bakanı çıkıp “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı” diyor. AKP’li bir milletvekili milletin midesine kuru ekmek giriyorsa “aç değiller demektir” diyor. Bu söyledikleri yoksulluğumuzla dalga geçmek değil de nedir? Bir işçi ailesinde içi boş bir hamur işi bile artık lüks oluyorsa, bir işçi günlük kazancını bir yağ ve deterjan alarak bitiriyorsa, komşu komşudan küçük bir şey almaya dahi çekinir olduysa yoksulluğumuz artmış demek değil midir? Çocuklarımız bizden bir hamur işi ya da belki kek istediklerinde onlara ne cevap vereceğiz? “Kuru ekmek neyine yetmiyor, ne yapacaksın hamur işini, keki” mi diyeceğiz? Hayır, bu pişkin milletvekillerinin diliyle konuşmayacağız! Ama çocuklarımıza gerçeği söyleyeceğiz. Elektriğinden yağına her şeyin hesabını neden yapmak zorunda olduğumuzu, bizi yönetenlerin yoksulluğumuz karşısındaki pişkinliklerini, rahatlıklarını anlatacağız. Çocuklarımıza bir hamur işi dahi yapamıyorsak bunun sorumlusunun biz olmadığımızı, bizi bu hale koyanlardan hesap sormamız gerektiğini anlatacağız.