
Ne kadar zor kadın olmak, mücadele etmek, hele de hayatın pahalandığı şu dönemde yaşam mücadelesi vermek. Şimdi anlıyorum annemi. O kadar zor ki düşük bütçeyle çocuk büyütmek, çocuklara yetememe duygusu o kadar ağır ki. Altının, doların yükseldiği, daha doğrusu liranın değerinin düştüğü şu günlerde olan biz emekçilere oluyor. Markette, pazarda fiyatlar aldı başını gidiyor. Markete pazara gitmeye korkar olduk. Üç parça bir şey alıyorsun, en az 50 lira ödüyorsun. Eşlerimiz çalıştığı halde zor ve yıpratıcı günlerden geçiyoruz. Bir de işten atılan ya da ücretsiz izne çıkarılan işçi kardeşlerimiz ve eşleri var. Onlar ne yapsınlar?
Ne doların yükselmesi ne de koronavirüs bizim korkumuz! Tek kaygımız evlatlarımızın aynı düzende yaşamamaları, aynı zorluklarla mücadele etmemeleri. Hayat patronlara güzel. Onlar çalıştırdıkları annelerin, babaların sırtından keyiflerini sürüyorlar. Olan her zaman bizlere oluyor. Ama şunu unutuyorlar, acıyla yoğrulan, sabırla bilenen biz kadınlarız. Her daim anne, her daim eş, her daim emekçiyiz. Bir gün bu düzenin değişeceğine inanarak evlatlarımızı büyütüyoruz.
İşçi ve emekçilerin çocukları haftanın iki günü ders görürken, kolejlerde, özel okullarda okuyan öğrenciler tam zamanlı eğitim alıyorlar. Bu nasıl eğitim anlayışı? Bizim çocuklarımız cahil, sorgulamayan, dünyadan bihaber olsun istiyorlar. Saltanatlarını bir ömür boyu sürdürecek bir eğitim anlayışları var. Canlı dersler, EBA üzerinden yapılan dersler mükemmel bir şekilde ilerliyormuş gibi, dünya kadar ödev yüklüyorlar çocuklara. Eğitim uzaktan olunca çocuklar bizden dersleri tekrar anlatmamızı istiyorlar.
Sokağa çıkma yasağı getiriyorlar. 20 yaş altı ve 65 yaş üstü insanlar için kısıtlama kararına “çalışanlar hariç” diye eklemişler. Genç, yaşlı fark etmez, çalışıyorsan dışarı çıkabilirsin. Yeter ki patronların cebine daha çok para girsin. Bu olanları at gözlüğüyle izlememeliyiz. Yasaklar geldi diye sevinmemeliyiz. İşçilerin hayatı basite alınmamalı, sağlığımız tehlikeye atılmamalı. İşyerlerinde işçilerin güvenliği sağlanmalı.
“Milletin midesine ekmek giriyorsa aç değildir” diyorlar. Hani diyecek çok şey vardır da, kelimeler dökülmez ya insanın ağzından, gerçekten öyle. Utanmazlar! Göz göre göre yoksulluğu, açlığı yok sayıyorlar. Kalkıp bizden çok kendilerinin geçim sıkıntısı çektiklerini söylemedikleri kaldı neredeyse. Artık böyle haberleri gördükçe televizyon bile izleyesimiz gelmiyor. Yokmuşuz gibi davranıyorlar ama bilsinler ki buradayız!