
Merhaba dostlar. Ben maske üretim fabrikasında çalışan bir işçi-öğrenciyim. Normalde okullarda eğitim görmemiz gereken bu zamanlarda üniversiteler pandemi gerekçesiyle açılmayınca ekonomik ihtiyaçlarımı karşılamak için bir maske fabrikasında çalışmaya başladım. İşe başlamadan önce maske fabrikasını hijyen ve temizliğin en üst seviyede tutulduğu, Covid-19’a karşı gerekli tüm önlemlerin alındığı bir yer zannederdim. Fakat işe başladıktan sonra hayatın her alanında zorunlu hale getirilen, sözde virüsle mücadelenin en önemli araçlarından olan maskelerin ne kadar kötü koşullarda üretildiğini görünce, gördüklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
İçinden geçtiğimiz pandemi döneminde maske kullanımı çok büyük oranda artınca, maske satışı patronlar için kârlı bir yatırım alanı haline geldi. Bu nedenle pandemi döneminde maske üretimi yapan pek çok işyeri açıldı. Bu işyerleri toplumun maske ihtiyacını karşılasa da, kapitalist düzende üretimin sadece kâr odaklı yapılması maskelerin temiz ortamlarda üretilmesini engelliyor. Örneğin çalıştığım işyerinin üretim bölümünde 2 vardiya halinde yaklaşık 100 kişi çalışmamıza rağmen üretim alanının temizliğinden sorumlu bir görevli bile bulunmuyor. Çünkü patron temizlikten sorumlu bir işçi almayı bile maliyet olarak görüyor. Zaten sözde bizleri virüslerden koruyacak olan maskelerin üretim yerinde yapılan temizlik sadece yerleri süpürmek ve çöpleri atmaktan ibaret! Bu işi de sanki az iş yükümüz varmış gibi mesai saatimiz bitmeye yakın biz üretim elemanlarına dönüşümlü olarak yaptırıyorlar. Kısacası, temizliğin doğru düzgün yapılmadığı bu tozlu ve kirli ortamda, maskelerin pislenmesinin, kendisini virüslerden ve mikroplardan korumak isteyen insanların sağlığını nasıl etkileyeceği hiç düşünülmüyor. Hatta maliyet olarak gördükleri için yere düşüp kirlenen maskeleri bile çöpe atmamıza izin verilmiyor, elimizle çırpıp yerine koymamızı istiyorlar.
Maskeler bu kadar kötü koşullarda üretilirken, koronavirüsün maskelere bulaşmasını engellemeye yönelik olarak da hiçbir önlem alınmıyor. Mesela bir hafta önceden haberi gelen “denetimler” sırasında bizi eldivenlerle çalıştırırlarken, denetim bitince üretim hızını yavaşlattığı için onlarca insanı eldivensiz bir şekilde çalıştırıyorlar. Üstelik bu çalışma şekli işyerinde 8 kişinin Covid-19 testi pozitif çıkmasına rağmen oluyor! Normalde bir maske fabrikasında koronavirüs taşıyan biri tespit edildiğinde herkese test yapılması ve gerekirse işyerinin karantinaya alınması gerekirken, bizde virüs taşıyan arkadaşımızın sadece gün içerisinde temaslı olduğu kişilere test yapıldı ve test sonucu belli olana kadar da siparişlerin yoğun olduğu gerekçesiyle üretime devam edildi. Hatta toplamda 8 kişi olarak test sonucumuz pozitif çıktıktan sonra karantinada kaldığımız için iş yetişmiyor denilerek çalışan arkadaşlarımızın çay molalarından 5’er dakika kesildi. Ne kadar korkunç bir düzenin içerisindeyiz değil mi dostlar? Bizler bir yandan virüsle, diğer yandan ekonomik zorluklarla uğraşırken, patronsa sermayesini büyütmek ve zenginliğine zenginlik katmak için bizi daha fazla nasıl sömüreceğiyle uğraşıyor…
Bütün üretimin kâr elde etmek için yapıldığı, insanın insanı sömürüsüne dayanan çarkı bozuk kapitalist düzen yaşamımızın her alanını çürütüyor. İnsanlık olarak geldiğimiz düzeyde bütün hastalıklara karşı etkili ve kapsamlı bir mücadele yürütmek aslında mümkünken, özel mülkiyetin zincirlerine takılan sorunlar bir avuç asalağın çıkarları yüzünden çözülemiyor. Dünyanın sorunları kapitalist düzen yüzünden çığ gibi büyürken egemenler toplumu yalanlarla uyuşturarak düzenlerini sürdürmek istiyorlar. Mesela medya araçlarını kullanarak virüsün yayılmasının sorumlusunu kurallara uymayan işçi ve emekçiler olarak gösteriyor ve bireysel önlemlerle koronavirüsten korunabileceğimizi söylüyorlar. Fakat maske fabrikasında virüse yakalanan biri olarak söyleyebilirim ki koronavirüs insanların virüsten korunmak için kullandığı maskeler aracılığıyla bile bulaşabiliyor… Fakat diğer yandan sermaye sahiplerinin yalanları her geçen gün daha fazla işçi, emekçi tarafından görülüyor ve işçi sınıfının öfkesi gittikçe büyüyor. Bizlerse bu öfkeyi örgütlü bir güce dönüştürmek için mücadele etmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki işçi sınıfı olarak ancak örgütlenirsek haklarımıza sahip çıkabiliriz.