Yıllarca çalışıp işten atılan ve tazminatını alamayan bazı işçiler, hakkını almak için mücadele etmek yerine, işverene “seni Allah’a havale ediyorum” derler. Böyle işçiler patronların tercih ettikleri işçilerin başında gelirler. Patronlar çok iyi bilirler ki kendilerini Allah’a havale eden her işçinin tazminatı, maaşı, fazla mesai alacağı kasasında kalır. Patronlar çalıştırdıkları her işçinin sırtından kâr ederler, kârları arttıkça artar. Üstüne bir de tazminat, maaş, fazla mesai alacağına da el koyarak artı bir kâr ederler. Havale eden işçiyse, patronun öbür dünyada hesap vereceğini düşünerek kendini avutmaya çalışır. Bu durum bir kısır döngü gibi başka başka işçilerin de başına gelir. Benzer şekilde çoğu işçi, patronunu, yaptığı türlü haksızlıklardan dolayı Allah’a havale eder.
Son zamanlarda ücretsiz izinlere çıkartıyor patronlar işçileri. İşçiler patronu Allah’a havale ediyor. Okullar kapalı olduğu için çocuklarla boğuşan aileler Milli Eğitim Bakanını Allah’a havale ediyor. On milyonlarca işçi asgari ücretin yine açlık sınırının bile altında kalacağını bildiği halde meseleyi Allah’a havale ediyor. Acil ameliyat olması gereken yoksullar belki bunda da bir hayır vardır düşüncesiyle işlerini Allah’a havale ediyor. Her yeni yıl yaklaştığında, belki bu sefer bana çıkar diye on milyonlarca yoksul milli piyango bileti alır. Yılbaşı gecesi zengin olma hayalleri suya düşer, piyango çekilişlerinde hile hurda yapıldığı yazılır çizilir, işçiler sorumluları Allah’a havale ederler. Bu durum yıllar yılı sürüp gider.
Aynı koşullarda yaşayan ve aynı umutları taşıyan insanlar, hakları için mücadele eden birilerini gördüklerinde kendilerinin doğru, mücadele eden insanların yanlış olduğuna inanabiliyorlar. Fakat herhangi bir sorunları olduğunda mücadele eden insanları ararlar. Bazıları, zamanla Allah’a havale ederek, sabrederek hayatlarında istedikleri yönde bir değişikliğin olmadığının ayırdına varırlar, zaman içerisinde gözbağlarından kurtulup mücadele edenlerin yanında yerlerini alırlar.
Patronun oyunlarına gelip de alacaklarını alamadığında onu Allah’a havale eden işçi, günün birinde hakları için mücadele eden UİD-DER’li bir işçiyle ya da mücadeleci bir sendikacıyla tanıştığında gözbağlarından kurtulur. Kendi sınıfının gözüyle algılamaya başlar dünyayı. Sorunlarını ve sorumluları havale ederek değil, mücadele ederek aşabileceğini, başka bir dünyanın mücadele eden örgütlü işçiler eliyle kurulabileceğini anlar.