
Dünya aslında birçok açıdan zengindir; gerek doğası, suyu, havası gerekse yeraltı kaynakları vb. Dünya bu kadar bereketli olmasına nazaran insanların büyük bir kısmı bu zenginlikten uzak. Aslında bu zenginliğin içinde sefaleti yaşıyoruz her yönüyle. Doğal zenginliklerin dünyanın her yerinde olduğu fakat bu zenginliklerin bütün bir topluma ait olmayıp, bir avuç asalak tarafından gasp edildiği bir yaşam bu. Yaşamın nimetleri üretenlerin eliyle daha da bollaşırken ne yazık ki bu nimetlerden faydalanmamız da aynı oranda azalıyor. Bu çelişkileri anlatmak, toplumsal başkaldırışlar bir yana bazen bir şiirle bir cümleyle de dile geliyor.
Yazılan, söylenen çoğu sözde, şiirde de sıkça ironiyle karşılaşırız. Orhan Veli’nin Bedava şiiri de bu yolla kaleme alınmış bir şiirdir. İşlenen temalarla hayattaki bir kısım çelişkiler görünür oluyor.
Bedava yaşıyoruz, bedava!
Değil midir aslında borçla, vergiyle yaşıyoruz, borçla, vergiyle! Sağa baksan vergi sola baksan vergi, ileri koşsan vergi, geri düşsen vergi. Gelir vergi, gider vergi. Üretim vergi, tüketim vergi… Ya borca ne demeli! Sağa selam versen borç, kestirme yolu kullanmak istesen yine borç. Birinden kaçıyorsun ötekine yakalanıyorsun. Borcu borçla bitireyim diyorsun yine borçlanıyorsun.
Hava bedava, bulut bedava!
Temiz bir havayı şu an için parayla satmıyorlar belki (Hindistan hariç) ama kapının ötesine adım atmak, nefes almaya diye çıkıp borçlanmak, cepten yemek anlamına geliyor. Sahilde yürümek, denize oturmak istersin ama çoğu alan özel mülke dönmüştür ve manzarayı izlemek için bile para vermen gerekir. Asgari ücret için çay simit hesabı yaparlar ama oturup bir çay içip bir simit yiyemezsin.
Dere tepe bedava!
Dere tepe HES, dere tepe çorak! Her şeye mi kâr gözüyle bakarsın, her şeye mi düşman olursun be kapitalizm! Dereyi kurutursun, canlıyı öldürürsün, yaşama küstürürsün toprağı. Ekilecek alan, yaşanılan alan sel olur, erozyon olur ama ne çare olan bize olur sana değil. Sana kâr gelir, tabii yaptığın şu an için yanına kâr kalır.
Yağmur çamur bedava!
Derler ya başımıza taş yağacak, bu iflah olmaz patronlar, egemenler yüzünden işte doğal denge bozuluyor, kimi zaman taş büyüklüğünde dolu yağıyor, kimi zaman bir damla yağmur düşmüyor da toprak kuruyor. Deriz ki küresel ısınma, derler ki yalan, deriz ki mevsimlerin kayması, derler ki yalan, deriz ki buzullar eriyor, hayvanlar ölüyor, yaşam kuruyor, derler ki yalan. Aslında patronlar bal gibi de her şeyi biliyor fakat patronlar sınıfının fıtratında yalan dolan, çarpma çırpma, sömürme vardır.
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekânlar parayla!
Peynir ekmek yok sana
Acı su hep sana
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik, bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.
Her kriz döneminde patronlar faturayı bir bütün olarak işçi sınıfına kesmek ister. Buna karşı ses çıkarılmazsa, meydan boş bırakılırsa faturalar bir bir yaşamımıza sirayet eder. Geçim sıkıntısı, işsizlik, yoksulluk, açlık artar da artar. Kapitalist sistem öyle melun ki bütün bir gününü, bütün bir yaşamını patronların kârı için harca ister ve fakat bu düzene karşı hiçbir ses çıkarmamanı, yap denileni yapmanı, yapma denileni yapmamanı ister. Bizlere bu düzen altında yaşatılan hürriyet budur! Acı su hep bize, kelle fiyatına hürriyet! Söylemek yanlış düşmese gerek: Yoksa bir dava, esirlikten âlâ var mıdır bu düzende bedava!