
İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan yemekhane işçilerinden 65’i işten atıldı. Yemekhane ihalesini alan taşeron şirketin değişmesiyle işsiz kalan işçiler, sözde fesih yasağına rağmen tazminatsız bir şekilde işten atılmış olmalarını hastane önünde yaptıkları basın açıklamasıyla protesto ettiler.
Hastane önünde düzenlenen basın açıklamasında işçiler adına konuşan Fırat Şalo: “Zaten pandemiden dolayı bütün işyerlerinin kapalı olması nedeniyle ailelerimizde çalışan yoktu, bizi de işsiz bıraktılar” dedi. Pandemi sürecinde en yoğun ve zor şartlarda çalıştıklarını belirten Şalo, “Emeğimizin karşılığı bu mu?” diye sordu. “Pandemide işten çıkarmanın yasak olduğunu Cumhurbaşkanı açıklamadı mı? O zaman firma bizi neden işten çıkarıyor?” diyen Şalo, bugün on binlerin, hatta yüz binlerin haklı olarak sorduğu bir soruyu yineledi. Hastane yönetimi ve başhekimin hak gaspına müdahale etmek yerine kendilerini kapı önüne koymak için polis çağırdığını belirten işçiler, aileleriyle birlikte sefalete mahkûm edildiklerini vurguladılar, işlerine geri dönmek istediklerini söylediler.
Covid-19 salgınının başından itibaren hükümet istikrarlı bir politika izliyor. Bir taraftan patronlara ballı teşvikler açıklanırken diğer taraftan işçiler işsizlik ve sefalet çukuruna itiliyor. Salgının başında hükümet büyük bir algı oyunu devreye sokarak sözde “işten atma yasağı” getirmişti, geçtiğimiz günlerde de yasağın süresi tekrar uzatılmıştı. Peki, madem işten atma yasağı var işçiler nasıl işten atılabiliyor? Çünkü düzenlemenin işten atmaları engelleyecek esaslı bir yanı bulunmuyor. Patronlar ya çok cüzi bir ceza ödeyerek ya da “ahlak ve iyi niyet kurallarını çiğnediği” iftirasıyla tazminatsız bir şekilde işçileri işten atabiliyorlar. Hükümet de buna göz yumuyor, işçilerin haklarını gasp eden patronların arkasında duruyor. İşten atmalara, fiili olarak ondan bir farkı bulunmayan zorunlu ücretsiz izinlere karşı iş başa düşüyor. Bu cendereden kurtuluşun yolu işçilerde, işçilerin birliğinde!