
Ah ah ne günlerdi! Hasta olmaktan ve iğnelerden korksam da hasta olunca yiyeceğim güzel yemeklerin hayalini kurardım çocukken. O zamanlar pek öyle dolabımız dolmazdı. Okula giderken yılda toplasan beş defa bile harçlık aldığımı bilmem. Alsak bile en ucuz bisküvilerden bir tane alacak kadardı ancak. Onu da beraber okuduğum kardeşimle veya yakın arkadaşlarımla paylaşırdım hep. Aslında kardeşim dışında kimseyle paylaşmak istemezdim ama biri benden yediğim şeyi isteyince dayanamazdım. Çünkü en iyi ben bilirdim bu duyguyu, kendi halim gelirdi aklıma.
Çocukluk yılları işte, her şey gözünde kalıyordu insanın. Bu yüzden hasta olmayı severdim bazen. Çünkü o zaman annem bana özel yemekler yapardı. Oturup yanı başıma, başımı okşar ve “oğlum canın bir şey istiyor mu? Söyle alalım bakkaldan” derdi. Bu teklifin vermiş olduğu mutluluk bile yeterdi. Annem “hastasın, vücudun zayıf düşmesin oğlum, çekinme söyle hadi. Güçlü, dirençli olman lazım” derdi hep. Ben de kalan son gücümle pazılarımla beraber yanakları mı da şişirir “güçlüyüm ben anneciğim, sen üzülme” derdim. Paramızın hep yetersiz olduğunu bilirdim, bu yüzden pek bir şey istemezdim. Kardeşlerimse gözlerimin içine bakarlardı bir çikolata veya benzeri bir şey isteyeyim diye. Bazen isterdim. İştahım olmadığı için yiyemezdim ama kardeşlerime “benimkini saklayın, sonra yiyeceğim” derdim. Benimki dediysem öyle hepimize birer çikolata değil. Bir çikolatayı bölüşürdük yine.
Bizim oralarda adettir. Hasta insan et suyuna veya en azından tavuk suyuna çorba içmeli. Sonra büyüdükçe öğrendim. Aslında bu bütün coğrafyada böyleymiş. Hasta insana sıcak bir et çorbası yapılırmış. Kasaplar o zamanlar kemikleri parayla vermezlerdi. Verseler bile bir dünya kemiği bir ekmek parasına verirlerdi. Annem utana sıkıla kasaptan kemik isterdi çorba yapmak için. Bir gün de babam kaza geçirmişti. İş kazası. Ağır yaralanmıştı. Taburcu olup eve gelince, mahalleden, işyerinden konu komşu geliyordu geçmiş olsuna. Biz bir yandan babamın haline üzülsek de gelen giden misafirlerin ne getirdiklerine bakıyorduk. Herkes ya süt ya meyve suyu ya da taze meyve getiriyordu. Bunun da nedenini ancak büyüyünce anladım. Aslında hepsi aynı kapıya çıkıyordu. Hasta olan insan iyi beslenmeliydi.
Artık çocuk değilim ve bir insanın sağlıklı beslenirse birçok hastalığa yakalanmayacağını, yakalansa bile bunu çabuk atlatacağını biliyorum. Bugün dünyayı sardığı söylenen Covid-19 da bir hastalık. Siyasi iktidarların sanki fedakârlık yapıyormuş pozları keserek sokağa çıkma yasağı ve benzeri uygulamalar getirmesi sorunu çözmeyecek. Neden mi? Çünkü bizim ve bizim gibi milyonların maskeden, mesafeden, temizlikten daha önemli bir şeye ihtiyacımız var. Bu koşullarla ve bu maaşlarla yapamadığımız bir şeye. O da sağlıklı beslenmek, sağlıklı yaşamak!